Secde Suresi - 11. Ayet Meali ve Tefsiri; Fatih Sultan Mehmet Han; Hadis-i Şerif; Ahmed, IV, 151; Âdiyât Süresi ve Meali - Kabe İmamı Mahir; El-Mütekebbir; Tahrim Suresi 6.Ayet Meali ve Tefsiri; Müslüman Hakları; Bakara Suresi 21. Ayet Meali ve Tefsiri; Müminun Suresi 1. Ayet Meali ve Tefsiri; El-Cebbâr; Enbiya Suresi - 1. Ayet
Dersimiz İslam, Kuran'da yer alan dua, ayet ve sureleri bulabilir, Peygamber ve Evliyaların hayatları hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz. 24 Temmuz 2022 , Pazar Son Eklenen Bilgiler
Velmuhsanâtumine-nnisâ-i illâ mâ meleket eymânukum (s) kitâba(A)llâhi ‘aleykum (c) ve uhille lekum mâ verâe żâlikum en tebteġû bi-emvâlikum muhsinîne ġayra musâfihîn(e) (c) femâ-stemta’tum bihi minhunne feâtûhunne ucûrahunne ferîda(ten) (c) velâ cunâha ‘aleykum fîmâ terâdaytum bihi min ba’di-lferîda(ti) (c) inna(A)llâhe kâne ‘alîmen hakîmâ(n)
TEFSİRİ: Kasten adam öldüren kimselere uygulanacak dünya cezası kısastır. Maktulün ailesinin tamamı veya bir kısmı kısastan vazgeçer yahut tazminat karşılığında sulha razı olurlarsa kısas cezası düşer ve diyet devreye girer. Kasten öldürme suçunda diyeti, katilin âkılesi değil kendisi öder (bk. Bakara 2/178-179).
11 ve 12, âyetlerde birkaç kere tekrarlanan "vasiyet ve borçtan sonra" ifadesi hem bu ikisinin, taksime nispetle önceliğine hem de önemine işaret etmektedir. Bu talimata göre önce ölünün borçları ödenecek, sonra vasiyeti yerine getirilecek, daha sonra da kalan miras paylaştırılacaktır.
Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir." (Nisâ Suresi -1) (Meâl Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı) TEFSİRİ: Kur’an-ı Kerîm’de “ey insanlar!” hitabının hedef kitlesi yalnızca müminler değil, bütün insanlardır.
cSL3T. Bu paylaşımımızda siz kıymetli okurlarımız için Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı bilgiler sunmaya çalıştık. Kuran Meali ve Tefsiri başlıklı konumuzu dikkatli okumanızı öneririz. Yazımızın detayın Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı geniş bir şekilde bilgilere sahip olacaksınız. Nisâ Suresi 11. ayeti ne anlatıyor? Nisâ Suresi 11. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri… Nisâ Suresi 11. Ayetinin Arapçası يُوص۪يكُمُ اللّٰهُ ف۪ٓي اَوْلَادِكُمْ لِلذَّكَرِ مِثْلُ حَظِّ الْاُنْثَيَيْنِۚ فَاِنْ كُنَّ نِسَٓاءً فَوْقَ اثْنَتَيْنِ فَلَهُنَّ ثُلُثَا مَا تَرَكَۚ وَاِنْ كَانَتْ وَاحِدَةً فَلَهَا النِّصْفُۜ وَلِاَبَوَيْهِ لِكُلِّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا السُّدُسُ مِمَّا تَرَكَ اِنْ كَانَ لَهُ وَلَدٌۚ فَاِنْ لَمْ يَكُنْ لَهُ وَلَدٌ وَوَرِثَهُٓ اَبَوَاهُ فَلِاُمِّهِ الثُّلُثُۚ فَاِنْ كَانَ لَهُٓ اِخْوَةٌ فَلِاُمِّهِ السُّدُسُ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوص۪ي بِهَٓا اَوْ دَيْنٍۜ اٰبَٓاؤُ۬كُمْ وَاَبْنَٓاؤُ۬كُمْۚ لَا تَدْرُونَ اَيُّهُمْ اَقْرَبُ لَكُمْ نَفْعًاۚ فَر۪يضَةً مِنَ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَل۪يمًا حَك۪يمًا Nisâ Suresi 11. Ayetinin Meali Anlamı Çocuklarınızın mirastan payları hususunda Allah size şu emirleri veriyor Erkek çocuğun payı, kız çocuğun payının iki katıdır. Eğer çocukların hepsi kız ve ikiden fazlaysa, mirasın üçte ikisi onlarındır. Eğer kız çocuk tekse mirasın yarısını alır. Ölenin çocuğu varsa, geriye bıraktığı maldan ana-babasından her birine altıda bir pay düşer. Eğer çocuğu yoksa, tek vârisi de ana-babasıysa, o takdirde mirasın üçte biri annenindir. Ölenin kardeşleri varsa, o zaman annenin payı altıda birdir. Bütün bu taksimler, ölenin yaptığı vasiyet yerine getirildikten ve varsa borcu ödendikten sonra yapılacaktır. Ana babanız ve çocuklarınızdan hangisinin faydaları itibariyle size daha yakın olduğunu siz bilemezsiniz. Bütün bunlar Allah aracılığıyla belirlenmiş ve mutlaka sahiplerine verilmesi gereken paylardır. Şüphesiz ki Allah, her şeyi hakkiyle bilen, her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olandır. Nisâ Suresi 11. Ayetinin Tefsiri İslâm’a göre mirasın nasıl taksim edileceğibu âyetlerle sûrenin sonunda bulunan 176. âyette beyân edilir. Âyetlerin izah ettiği kısımlar dışında kalan hususlar ise Resûlullah sünnetiyle açıklığa kavuşturulur. İslâm öncesi câhiliye Arapları mirası kendilerine göre taksim ederlerdi. Mesela akrabalık bağı dışında “hılf” adı verilen karşılıklı ahitleşmeyi ve evlat edinmeyi de miras için esas kabul etmişlerdi. Bunlardan “karşılıklı ahitleşme”, iki birinin birbirini vâris tanıması esasına dayanıyordu. İkisinden hangisi önce ölürse öteki onun malına varis olurdu. Birisi bir başkasının oğlunu evlat edinirse, bundan böyle nesebi evlat edinene nispet edilir ve o birinin vârisi olurdu. Yine câhiliye zamanında miras yalnız at üzerinde savaşabilen yetişkin erkeklere kalabilirdi. Kadınlara ve ufak çocuklara mirastan pay verilmezdi. Bu âyetlerle birlikte İslâmın miras hususundaki esasları açık ve geniş bir şekilde bir biçimde belirlenmiş oldu. İslâm hukukuna göre mirastan belirli paylara sahip olan yakın akrabalara “ashâbü’l-ferâiz” denir. Tek başlarına olunca mirasın tamamını, ferâiz ashâbıyla birlikte olunca ise mirasın geri kalanını alan akrabaya ise “asabe” denir. Mesela ölenin oğlu tek başına olunca mirasın tamamını, ölenin karısıyla birlikte bulunduğu takdirde de sekizde bir hisseden geri kalan sekizde yedi hisseyi alır. Bu âyetlerde ölenin oğlu, kızı, anası, babası, hanımı ve kardeşinin miras payları açıkça ifade edilir. Buna göre ölenin çocuklarından erkeğe kadının iki katı kadar pay verilecektir Allah Teâlâ’nın tanzîm buyurduğu aile ve toplum yapısı yönünden âdil olan budur. İslâm’da aslolan, erkek ve kadının bir aile yaşamı içinde yaşamasıdır. Aile içinde de mâlî mesuliyet, ev halkının nafakasının temini erkeğin omuzlarına yüklenmiştir. Erkek hem kendinin, hem de eşi ve çocuklarının nafakasını karşılamak zorundadır. Buna mukâbil, kadın yalnız kendinden mesuldür ve kendisine kalan miras hissesi üzerinde tek başına tasarrufa yetkilidir. Ölenin bir kızı varsa mirasın yarısını, ikiden fazla kızı varsa üçte ikisini alacaklardır. Âyet iki kızı bulunması durumunu açıkça zikretmemektedir. Müçtehitler, çeşitli delillere dayanarak, iki kızın payının da ikiden fazlası gibi üçte iki bulunacağını kabul etmişlerdir. “Ana babanız ve çocuklarınızdan hangisinin faydaları itibariyle size daha yakın olduğunu siz bilemezsiniz” Nisâ 4/11beyânıyla, miras paylarının âyetlerde emredildiği biçimde yerine getirilmesi lüzumu hatırlatılır. Vârislerden bir kısmını diğerine tercih edecek ve bir kısmını mahrum bırakıp zarara uğratacak tarzda vasiyetler yerine getirilmemesi tembih edilir. Çünkü mirasta asıl olan şahsî hissiyât ve tasarruflar değil, akrabalık bağı ve yakınlık derecesidir. Bu âyetlerde birkaç kere tekrarlanan “ölenin yaptığı vasiyet yerine getirildikten ve varsa borcu ödendikten sonra” Nisâ 4/11 ifadesi, mirasta ilk kez bu iki meselenin halledilmesi gerektiğini gösterir. Buna göre önce ölünün borçları ödenir, sonra vasiyeti yerine getirilir, ardından da kalan miras paylaşımı yaptırılır. Kişinin malvarlığı üzerinde yapabileceği vasiyetin miktarı hadislerde üçte birle sınırlandırılmış, vârislere vasiyet yoluyla mal bırakmak da yasaklanmıştır. Gelen âyetlerde Allah Teâlâ’nın beyân buyurduğu bu miras hükümlerine uymamız gerektiği kuvvetli ifadelerle belirtilir. Bunlara aykırı uygulamalardan uzak durmamız istenir Nisâ Suresi tefsiri için tıklayınız… Kaynak Ömer Çelik Tefsiri Nisâ Suresi 11. ayetinin meal karşı karşıya geldirması ve diğer ayetler için tıklayınız…
Kur'an-ı Kerim'de Maide Suresinden önce, Ali İmran Suresinden sonra yer alan Nisa Suresi ayetleri, daha çok kadınların haklarından ve onların hukuki ya da sosyal olarak olarak konumlarından bahsetmektedir. Mümtehine Suresinden sonra vahyedilmeye başlandığı kabul edilen sure, "Suretü'n-Nisa el-kübra" ismiyle de anılmaktadır. Bu ifadenin anlamı "Büyük Nisa Suresi"dir, çünkü Talak Suresi de kadınlarla ilgili bazı hususlardan bahseder ve ona da ikinci bir isim olarak "Küçük Nisa Suresi" denir. Nisa Suresi hakkında bilgi edinmek için başlıklarımızı inceleyebilirsiniz. İşte Nisa Suresi meali, Türkçe okunuşu ve Nisa Suresi fazileti gibi konular hakkında derlediğimiz detaylar... Nisa Suresi Arapça Okunuşu Nisa Suresi, Kur'an-ı Kerim'in oldukça uzun ve son derece ahenkli surelerinden biridir. Arap alfabesini bilmeyen okuyucularımızın Nisa Suresi Türkçe okunuşu üzerinden sureyi okuyabilmesi ya da ezberleyebilmesi mümkündür. Ya eyyühen nasütteku rabbekümüllezı halekaküm min nefsiv vahıdetiv ve haleka minha zevcelna ve besse minhüma ricalen kesırav ve nisaa* vettekullahellezı tesaelune bihı vel erham innellahe kane aleyküm rakıyba Ve atül yetama emvalehüm ve la tetebeddelül habise bit tayyibi ve la te'külu emvalehüm ila emvaliküm innehu kane huben kebıra Ve in hıftüm illa tuksitu fil yetama fenkihu ma tabe leküm minen nisai mesna ve sülase ve ruba' fe in hıftüm ella ta'dilu fe vahıdeten ev ma leleket eymanüküm zalike edna ella teulu Ve antün nisae sadükatihinne nıhleh fe in tıbne leküm an şey'im minhü nefsen fe küluhü henıem merıa Ve la tü'tüs süfehae emvalekümülletı cealellahü leküm kıyamev verzükuhüm fıha veksuhüm ve kulu lehüm kavlem ma'rufa Vebtelül yetama hatta iza beleğun nikah fe in anestüm minhüm ruşden fedfeu ileyhim emvalehüm ve la te'küluha israfev ve bidaran ey yekberu ve men kane ğaniyyen felyesta'fif ve men kane fekıyran felye'kül bil ma'ruf fe iza defa'tüm ileyhim emvalehüm fe eşhidu aleyhim ve kefa billahi hasıba Lir ricali nasıybüm mimma terakel validani vel akrabune ve lin nisai nasıybüm mimma terakel validani vel akrabune mimma kalle minhü evkesür nasıybem mefruda Ve iza hadaral kısmete ülül kurba vel yetama vel mesakınü ferzükuhüm minhü ve kulu lehüm kavlem ma'rufa Velyahşellezıne lev teraku min halfihim zürriyyeten dıafen hafu aleyhim felyettekullahe velyekulu kavlen sedıda İnnellezıne ye'külune emvalel yetama zulmen innema ye'külune fı bütunihim nara ve seyaslevne seıyra Yusıykümüllahü fı evladiküm lizzekeri mislü hazzıl ünseyeyn fe in künne nisaen fevkasneteyni fe lehünne sülüsa ma terakv ve in kanet vahıdeten fe lene nısf ve li ebeveyhi li külli vahıdüm minhümes südüsü mimma terake in kane lehu veled fe il lem yekül lehu veledüv ve verisehu ebevahü fe li ümmihis sülüs fe in kane lehu ıhvetün fe li ümmihis südüs mim ba'di vesıyyetiy yusıy biha ev deyn abaüküm ve ebnaüküm la tedrune eyyühüm akrabü leküm nef'a ferıdatem minellah innellahe kane alımen hakıma Ve leküm nısfü ma terake ezvacüküm il lem yekül lehünne veled fe in kane lehünne veledün fe lekümür rubüu mimma terakne mim ba'di vesıyyetiy yusıyne biha ev deyn ve lehünner rübüu mimma teraktüm il lem yekül leküm veled fe in kane leküm veledün fe lehünnes sümünü mimma teraktüm mim ba7di vesıyyetin tusune biha ev deyn ve in kane racülüy yurasü kelaleten evimraetüv ve lehu ehun ev uhtün fe li külli vahıdim minhümes südüs fe in kanu eksera min zalike fe hüm şürakaü fis sülüsi mim ba'di vesıyyetiy yusa biha ev deynin ğayra mudarr vesıyyetem minellah vellahü alımün halım Tilke hududüllah ve mey yütııllahe ve rasulehu yudhılhü cennatin tecrı min tahtihel enharu halidıne fıhav ve zalikel fevzül azıym Ve mey ya'sıllahe ve rasulehu ve yeteadde hududehu yudhılhü naran haledn fıha ve lehu azabüm mühın Vellatı ye'tınel fahışete min nisaiküm festeşhidu aleyhinne erbeatem minküm fe in şehidu fe emsikuhünne fil büyuti hatta yeteveffahünnel mevtü ev yec'alellahü lehünne sebıla Vellezani ye'tiyaniha minküm fe azuhüma fe in taba ve asleha fe a'ridu anhüma innellahe kane tevvaber rahıyma İnnemet tevbetü alellahi lillezıne ya'melunes sue bi cehaletin sümme yetubune min karıbin fe ülaike yetubüllahü aleyhim ve kanellahü alımen hakıma Ve leysetit tevbetü lillezıne ya'melunes seyyiat hatta iza hadara ehadehümül mevtü kale innı tübtül ane ve lellezıne yemutune ve hüm küffar ülaike a'tedna lehüm azaben elıma Ya eyyühellezıne amenu la yehıllü leküm en terisün nisae kerha ve la ta'duluhünne li tezhebu bi ba'dı ma ateytümuhünne illa ey ye'tıne bi fahışetim mübeyyineh ve aşiruhünne bil ma'ruf fe in kerihtümuhünne fe asa en tekrahu şey7ev ve yec'alellahü fıhi hayran kesıra Ve in eradtümüstibdale zevcim mekane zevciv ve ateytüm ıhdalünne kıntaran fe la te'huzu minhü şey'a e te'huzunehu bühtanev ve ismem mübına Ve keyfe te'huzunehu ve kad efda ba7duküm ila ba'dıv ve ehazne minküm mısakan ğalıza Ve la tenkihu ma nekeha abaüküm minen nisai illa ma kad selefv innehu kane fahışetev ve makta ve sae sebıla Hurrimet aleyküm ümmehatüküm ve benatüküm ve ehavatüküm ve ammatüküm ve halatüküm ve benatül ehı ve benatül uhti ve ümmehatükümüllatı erda'neküm ve ehavatüküm miner radaati ve ümmehatü nisaiküm ve rabaibükümüllatı fı hucuriküm min nisaikümüllatı dehatüm bihınne fe il lem tekunu dehaltüm bihinne fe la cünaha aleyküm ve halailü ebnaikümül lezıne min aslabiküm ve ne tecmeu beynel uhteyni illa ma kad selef innellahe kane ğafurar rahıyma Vel muhsanatü minen nisai illa ma meleket eymanüküm kitabellahi aleyküm ve ühılle leküm ma verae zaliküm en tebteğu bi emvaliküm muhsıniyne ğayra müsafihıyn femestemta'tüm bihı minhünne fe atuhünne ücurahünne ferıdah ve la cünaha aleyküm fıma teradaytüm bihı mim ba'dil ferıdah innellahe kane alımen hakıma Ve mel lem yestetı' minküm tavlen ey yenkihal muhsanatil mü'minati fe mim ma meleket eymaüküm min feteyatikümül mü'minat vellahü a'lemü bi ımaniküm ba'duküm mim ba'd fenkihuhünne bi izni ehlihinne ve atuhünne ücurahünne bil ma'rufi muhsanatin ğayra müsafihativ ve la müttehızati ahdan fe iza uhsınne fe in eteyne bi fahışetin fe aleyhinne nısfü ma alel muhsanati minel azab zalike li men haşiyel anete minküm ve en tasbiru harul leküm vellahü ğafurur rahıym Yürıdüllahü li yübeyyine leküm ve yehdiyeküm sünenellezıne min kabliküm ve yetube aleyküm vellahü alımün hakım Vallahü yürıdü ey yetube aleyküm ve yürıdüllezıne yettebiuneş şehevati en temılu meylen azıyma Yürıdüllahü ey yuhaffife anküm ve hulikal insanü daıyfa Ya eyyühellezıne amenu la te'külu emvaleküm beyneküm bil batıli illa en tekune ticaraten an teradım minküm ve la taktülu enfüseküm innellahe kane biküm rahıyma Ve mey yef'al zalike udvanev ve zulmen fe sevfe nuslıhi nara ve kane zalike alellahi yesıra İn tectenibu kebaira ma tünhevne anhü nükeffir anküm seyyiatiküm ve nüdhılküm müdhalen kerıma Ve la tetemennev ma faddalelelahü bihı ba'daküm ala ba'd lir ricali nasıybüm mimmektesebu ve lin nisai nasıybüm mimmektesebn ves'elüllahe min fadlih innellahe kane bi külli şey'in alıma Ve li küllin cealna mevaliye mimma terakel validani vel akrabun vellezıne akadet eymanüküm fe atuhüm nasıybehüm innellahe kane ala külli şey'in şehıda Er ricalü kavvamune alen nisai bi ma faddalellahü ba'dahüm ala ba'dıv ve bi ma enfeku min emvalihim fes salihatü kanitatün hafizatül lil ğaybi bi ma hafızallah vellatı tehafune nüşüzehünne fe ızuhünne vehcüruhünne fil medaciı vadribuhünn fe in eta'neküm fe la tebğu aleyhinne sebıla innellahe kane aliyyen kebıra Ve in hıftüm şikaka beynihima feb'asu hakemem min ehlihı ve hakemem min ehliha iy yürıda ıslahay yüveffikıllahü beynehüma innellahe kane alımen habıra Va'büdüllahe ve la tüşriku bihı şey'ev ve bil valideyni ıhsanev ve bizil kurba vel yetama vel mesakıni vel cari zil kurba vel caril cünübi ves sahıbi vil cembi vebnis sebıli ve ma meleket eymanüküm innellahe la yühıbbü men kane muhtalen fehura Ellezıne yebhalune ve ye'mürunen nase bil buhli ve yektümune ma atahümüllahü min fadlih ve a'tedna lil kafirıne azabem mühına Vellezıne yünfikune emvalehüm riaen nasi ve la yü'minune billahi ve la bil yevmil ahır ve mey yeküniş şeytanü lehu karınen fe sae karına Ve maza aleyhim lev amenu billahi vel yevmil ahıri ve enfeku mimma razekahümüllah ve kanellahü bihim alıma İnnellahe la yazlimü miskale zerrah ve in tekü hasenetey yüdaıfha ve yü'ti mil ledünhü ecran azıyma Fe keyfe iza ci'na min külli ümmetim bi şehıdiv ve ci'nabike ala haülai şehıda Yevmeiziy yeveddüllezıne keferu ve asavür rasule lev tüsevva bihimül ard ve la yüktümunellahe hadısa Ya eyyühellezıne amenu la takrabus salate ve entüm sükara hatta ta'lemu ma tekulune ve la cünüben illa abirı sebılin hatta tağtesiluv ve in küntüm merda ev ala seferin ev cae ehadüm minküm minel ğaitı ev lamestümün nisae fe lem tecidu maen fe teyemmemu saıyden tayyiben femsehu bi vücuhiküm ve eydıküm innellahe kane afüvven ğafura E lem tera ilellezıne utu nasıybem minel kitabi yeşteruned dalalete ve yürıdune en tedıllüs sebıl Vallahü a7lemü bi a'daiküm ve kefa billahi veliyyev ve kefa billahi nasıyra Minellezıne hadu yüharrifunel kelime am mevadııhı ve yekulune semı'na ve asayna vesma' ğayra müsmeıv ve raına leyyem bi elinetihim ve ta'nen fid dın ve lev ennehüm kalu semı'na ve eta'na vesma' venzurna leane hayral lehüm ve akveme ve lakil leanehümüllahü bi küfrihim fe la yü'minune illa kalıla Ya eyyühellezıne utül kitabe aminu bi ma nezzelna müsaddikal li ma meaküm min kabli en natmise vücuhen fe neruddeha ala edbariha ev nel'anehüm ke ma leanna ashabes sebt ve kane emrullahi mef'ula İnnellahe la yağfiru eyyüşrake bihı ve yağfiru ma dune zalike li mey yeşa' ve mey yüşrik billahi fe kadiftera ismen azıyma E lem tera ilellezıne yüzekkune enfüsehüm belillahü yüzekkı mey yeşaü ve la yüzlemune fetıla Ünzur keyfe yefterune alellahül kezib ve kefa bihı ismem mübına E lem tera ilellezıne utu nasıybem minel kitabi yü'minune bil cibti vet tağuti ve yekulune lillizıne keferu haülai ehda minellezıne amenu sebıla Ülaikellezıne leanehümüllah ve mey yel'anillahü fe len tecide lehu nesıyra Em lehüm nesıybüm minel mülki fe izel la yü'tunen nase nekıyra Em yahsüdunen nase ala ma atahümüllahü min fadlih fe kad ateyna ale ibrahımel kitabe vel hıkmete ve ateynahüm mülken azıyma Fe minhüm men amene bihı ve minhüm men saddeanh ve kefa bi cehenneme seıyra İnnellezıne keferu bi ayatina sevfe nuslıhim nara küllema nedıcet cüludühüm beddelnahüm cüluden ğayraha li yezukul azab innellahe kane azızen hakıma Vellezine amenu ve amilus salihati senüdhılühüm cennatin tecri min tahtihel enharu halidıne fıha ebeda lehüm fıha ezvacüm mütühheratüv ve nüdhılühüm zıllen zalıla İnnellahe ye'müruküm en tüeddül emanati ila ehliha ve iza hakemtüm beynen nasi en tahkümü bil adlv innellahe niımma yeızuküm bih innellahe kane semıam basıyra Ya eyyühellezıne amenu etıy'ullahe ve etıy'ur rasule ve ülil emri minküm fe in tenaze'tüm fı şey'in fe rudduhü ilellahi ves rasuli in küntüm tü'minune billahi vel yevmil ahırv zalike hayruv ve ahsenü te'vıla Elem tera ilellezıne yez'umune ennehüm amenu bi ma ünzile ileyke ve ma ünzile min kablike yürıdune ey yetehakemu ilet tağuti ve kad ümiru ey yekfüru bih ve yürıdüş şeytanü ey yüdıllehüm dalalem beıyda Ve iza kıyle lehüm tealev ila ma enzelellahü ve iler rasuli raeytel münafikıyne yesuddune anke sududa Fe keyfe iza esabethüm müsıybetüm bi ma kaddemet eydıhim sümme cauke yahlifune billahi in eradna illa ıhsanev ve etvfıka Ülaikellezıne ya'lemüllahü ma fı kulubihim fe a'rıd anhüm veızhüm ve kul lehüm fı enfüsihim kavlem belığa Ve ma erselna mir rasulin illa li yütaa bi iznillah ve lev ennehüm iz zalemu enfüsehüm cauke festağferullahe vestağfera lehümür rasulü le vecedüllahe tevvaber rahıyma Fe la ve rabbike la yü'minune hatta yühakkimuke fıma şecera beynehüm sümme la yecidu fı enfüsihim haracem mimma kadayte ve yüsellimu teslıma Ve lev enna ketebna aleyhim enıktülu enfüseküm evıhrucu min diyariküm ma fealuhü illa kalılüm minhümv ve lev ennehüm fealu ma yuazune bihı lekane hayran lehüm ve eşedde tesbita Ve izel le ateynahüm mil ledünna ecran azıyma Ve le hedeynahüm sıratam müstekıyma Ve mey yütıılahe ver rasule fe ülaike meallezıne en'amellahü alehim minen nebiyyıne ves sıddıkıyne veş şühedai ves salihıyn ve hasüne ülaike rafıka Zalikel fadlü minellah ve kefa billahi alıma Ya eyyühellezıne amenu huzu hızraküm fenfiru sübatin evinfiru cemıa Ve inne minküm le mel leyübettıenn fe in esabetküm müsıybetün kale kad en'amellahü aleyye iz lem eküm meahüm şehıda Ve lein esabeküm fadlüm minellahi le yekulenne ke el lem teküm beyneküm ve beynehu meveddetüy ya leytenı küntü meahüm fe efuze fevzen azıyma Fel yükatil fı sebılillahillezıne yeşrunel hayated dünya bil ahırah ve mey yükatil fı sebılillahi fe yuktel ev yağlib fe sevfe nü'tıhi ecran azıyma Ve ma leküm la tükatilune fı sebılillahi vel müstad'afıne miner ricali ven nisai vel vildanillezıne yekulune rabbena ahricna min hazihil rayetiz zalimi ehlüha vec'al lena mil ledünke veliyya vec'al lena mil ledünke nesıyra Ellezıne amenu yükatilune fı sebılillah vellezıne keferu yükatilune fı sebılit tağuti fe katilu evliyaeş şeytan inne keydeş şeytani kane daıyfa E lem tera ilellezıne kıyle lehüm küffu eydiyeküm ve ekıymüs salet ve atüz zekah fe lemma kütibe aleyhimül kıtalü iza ferıkum minhüm yahşevnen nase ke haşyetillahi ev eşedde haşyeh ve kalu rabbena lime ketebte aleynel kıtal lev la ehhartena ila ecelin karıb kul metaud dünya kalıl vel ahıratü hayrul li menitteka ve la tuzlemune fetıla Eyne ma tekunu yüdrikümül mevtü ve lev küntüm fı burucim müşeyyedeh ve in tüsıbhüm hasenetüy yekulu hazihı min ındillah ve in tüsıbhüm seyyetüy yekulu hazihı min ındik kul küllüm min ındillah fe mali haülail kavmi la yekadune yefkahune hadısa Ma esabeke min hasenetin fe minellah ve ma esabeke min seyyietin fe min nefsik ve erselnake lin nasi rasula ve kefa billahi şehıda Mey yütıır rasule fe kad etaallah ve men tevella fe ma erselnake aleyhim hafıyza Ve yekulune taatün fe iza berazu min ındike beyyete taifetüm minhüm ğayrallezı tekul vallahü yektübü ma yübeyyitun fe a'rıd anhüm ve tevekkel alellah ve kefa billahi vekıla E fe la yetedebberunel kur'an ve lev kane min ındi ğayrullahi le vcedu fıhıhtilafen kesıra Ve iza caehüm emrum minel emni evil havfi ezau bih ve lev radduhü iler rasuli ve ila ülil emri minhüm lealimehüllezıne yesmebitunehu minhüm ve lev la fadlüllahi aleyküm ve rahmetühu letteba'tümüş şeytane illa kalıla Fe katil fı sebılillah la tükellefü illa nefseke ve harridıl mü'minınv asellahü ey yeküffe be'sellezıne keferu vallahü eşddü be'sev ve eşeddü tenkıla Mey yeşfa'şefaaten hasenetey yekül lehu nesiybüm minha ve mey yeşfa'şefaaten seyyietey yekül lehu kiflüm minha ve kanellahü ala külli şey'im mükıyta Ve iza huyyıtüm bi tehıyyetin fe hayyu bi ahsene minha ev rudduha innellahe kane ala külli şey'in hasıba Allahü la ilahe illa hu le yecmeanneküm ila yevmil kıyameti la raybe fıh ve men asdeku minellahi hadısa Fe ma leküm fil münafikıyne fieteyni vallahü erkesehüm bi ma kesebu e türıdune en tehdu men edallellah ve mey yudlilillahü fe len tecide lehu sebıla Veddu lev tekfürune kema keferu fe tekunune sevaen fe la tettehızu minhüm evliyae hatta yühaciru fı sebılillah fe in tevellev fe huzuhüm vaktüluhüm haysü vecedtümuhüm ve la tettehızu minhüm veliyyev ve la nesıyra İlillezıne yesılune ila kavmim beyneküm ve beynehüm mısakun ev cauküm hasırat suduruhüm ey yükatiluküm ev yükatilu kavmehüm ve lev şaellahü le selletahüm aleyküm fe le kateluküm fe inı'tezeluküm fe lem yükatiluküm ve elkav ileykümüs selem fe ma cealelahü leküm aleyhim sebıla Setecidune aharıne yürıdune ey ye'menuküm ev ye'menu kavmehüm küllema ruddu ilel fitneti ürkisu fıha fe il lem ya'teziluküm ve yulku ileykümüs selem ve yeküffu eydiyehüm fe huzuhüm vaktüluhüm haysü sekftümuhüm ve ülaiküm cealna leküm aleyhim sültanem mübına Ve ma kane li mü'minin ey yaktüle mü'minen illa hataa ve men katele mü'mine hataen fe tahrıru rakabetim mü'minetiv ve diyetüm müsellemetün ila ehlihı illa ey yessaddeku fe in kane min kavmin adüvvil leküm ve hüve mü'minün fe tahrıru rakabetim mü'mineh ve in kane mni kavmim beyneküm ve beynehüm mısakun fediyetüm müsellemetün ila ehlihı ve tahrıru rakabetim mü'mineh fe mel lem yecid fe sıyamü şehrayni mütetabiayni tevbetem minellah ve kanellahü alımen hakıma Ve mey yaktül mü'minem müteammiden fe cezaühu cehnnemü haliden fıha ve ğadıbellahü aleyhi ve leanehu ve eadde lehu azaben azıyma Ya eyyühellezıne amenu iza darabtüm fı sebılillahi fe tebeyyenu ve la tekulu li men elka ileykümüs selame leste mü'mina tebteğune aradal hayatid dünya fe ındellahi meğanimü kesırah kezalike küntüm min kablü fe mennellahü aleyküm fe tebeyyenu innellahe kane bi ma ta'melune habıra La yestevil kaıdune minel mü'minıne ğayru ülid darari vel mücahidune fı sebılillahi bi emvalihim ve enfüsihim feddalellahül mücahidıne bi emvalihim ve enfüsihim alel kaıdıne deraceh ve küllev veadellahül husna ve feddalellahül mücahidıne alel kaıdıne ecran azıyma Deracatim minhü ve mağfiratev ve rahmehv ve kanellahü ğafurar rahıyma İnnellezıne teveffahümül melaiketü zalimı enfüsihim kalu fıme küntüm kalu künna müstad'afıne fil ard kalu e lem tekün erdullahi vasiaten fe tühaciru fıha fe ülaike me'vahüm cehennem ve saet mesıyra İllel müstad'afıne miner ricali ven nisai vel vildani la yestetıy'une hıyletev ve la yehtedune sebıla Fe ülaike asellahü ey ya'füve anhüm ve kanellahü afüvven ğafura Ve mey yühacir fı sebılillahi yecid fil erdı mürağamen kesırav veseah ve mey yahruc mim beytihı mühaciran ilellahi ve rasulihı sümme yüdrikhül mevtü fe ad vekaa ercuhu alellah ve kanellahü ğafurar rahıyma Ve iza darabtüm fil erdı fe leyse aleyküm cünahun en taksuru mines salah in hıftüm ey yeftinekümüllezıne keferu innel kafirune kanu leküm adüvvem mübına Ve iza künte fıhim fe ekamte lehümüs salate feltekum taifetüm minhüm meake vel ye'huzu eslihatehümv fe iza secedu felyekunu miv veraikümv velte'ti taifetün uhra lem yüsallu fel yüsallu meake vel ye'huzu hızrahüm ve eslihatehüm veddellezıne keferu lev tağfülune an eslihatiküm ve emtiatiküm fe yemılune aleyküm meyletev vahıdehv ve la cünüha aleyküm in kane bi küm ezem mim metarin ev küntüm merda en tedau eslihateküm ve huzu hızrakümv innellahe eadde lil kafirıne azabem mühına Fe iza kadaytümüs salate fezkürullahe kıyamev ve kuudev ve ala cünubiküm fe izatme'nentüm fe ekıymüs salah innes salate kanet alel mü'minıne kitabem mevkuta Ve la tahinu fibtiğail kavm in tekunu te'lemune fe innehüm ye'lemune kema te'lemune ve tercune minellahi mala yercun ve kanellahi alımen hakıma İnna enzelna ileykel kitabe bil hakkı li tahküme beynen nasi bima erakellah ve la tekül lil hainıne hasıyma Vestağfirillah innellahe kane ğafurar rahıyma Ve la tücadil anillezıne yahtanune enfüsehümv innellahe la yühıbbü men kane havvanen esıma Yestahfune minen nasi ve la yestahfune minellahi ve hüve meahüm iz yübeyyitune ma la yerda minel kavl ve kanellahü bi ma ya'melune mühıyta Ha entüm haülai cadeltüm anhüm fil hayatid dünya fe mey yücadilüllahe anhüm yevmel kıyameti em mey yekunü aleyhim vekıla Ve mey ya'mel suen ev yazlim nefsehu sümme yestağfirillahe yecidillahe ğafurar rahıyma Ve mey yeksib ismen fe innema yeksibühu ala nefsih ve kanellahü alımen hakıma Ve mey yeksib hatıy'eten ev ismen sümme yermi bihı berıen fe kadıhtemele bühtanev ve ismem mübına Ve lev la fadlüllahi aleyke ve rahmetühu lehemmet taifetüm minhüm ey yüdılluk ve ma yüdıllune illa enfüsehüm ve ma yedurruneke min şey' ve enzellellahü aleykel kitabe vel hıkmete ve allemeke ma lem tekün ta'lemv ve kane fadlüllahi aleyke azıyma La hayra fı kesırim min necvahüm illa men emera bi sadekatin ev ma'rufin ev ıslahım beynen nas ve mey yef'al zalikebtiğae merdatillahi fe sevfe nü'tıhi ecran azıyma Ve mey yüşakıkır rasule mim ba'di ma tebeyyene lehül hüda ve yettebı' ğayra sebılil mü'minıne nüvellihı ma tevella ve nuslihı cehennem ve saet mesıyra İnnellahe la yağfiru ey yüşrake bihı ve yağfiru ma dune zalike li mey yeşa' ve mey yuşrik billahi fe kad dalle dalalem beıyda İy yed'une min dunihı illa inasa ve iy yad'une illa şeytanem merıda leanehüllah ve kale le ettehızenne min ıbadike nasıybem mefruda Ve le üdıllennehüm ve le ümenniyennehüm ve le amürrannehüm fe le yübettikünne azanel en'ami ve le amürannehüm fe le yüğayyirunne halkallah ve mey yettehıziş şeytane veliyyem min dunillahi fe kad hasira husranem mübına Yeıdühüm ve yümennıhim ve ma yeıdühümüş şeytanü illa ğurura Ülaike me'vahüm cehennemü ve la yecidune Vellezıne amenu ve amilus salihati senüdhılühüm cennatin tecrı min tahtihel enharu halidıne fıha ebeda va'dellahi hakka ve men asdeku minellahi kıyla Leyse bi emaniyyiküm ve la emaniyyi ehlil kitab mey ya'mel suey yücze bihı ve la yecid lehu min dunillahi veliyyev ve la nesıyra Ve mey ya'mel mines salihati min zekerin ev ünsa ve hüve mü'minün fe ülaike yedhulunel cennete ve la yuzlemune nekıyra Ve men ahsenü dınem mimmen esleme vechehu lillahi ve hüve muhsinüv vettebea millete ibrahıme hanıfa vetetehazellahü ibrahıme halila Ve lillahi ma fis semavati ve ma fil ard ve kanellahü bi külli şey'im mühıyta Ve yesteftuneke fin nisa' kulillahü yüftıküm fıhinne ve ma yütla aleyküm fil kitabi fı yetamen nisaillatı la tü'tunehünne ma kütibe lehünne ve terğabune en tenkihuhünne vel müstad'afıne minel vildani ve en tekumu lil yetama bil kıst ve ma tef'alu min hayrin fe inellahe kane bihı alıma Ve inimraetün hafet mim ba'liha nüşuzen ev ı'radan fe la cünaha aleyhima ey yusliha beynehüma sulha ves sulhu hayr ve uhdıratil enfüsüş şuhh ve in tuhsinu ve tetteku fe innellahe kane bi ma ta'melune habıra Ve len testetıy'u en ta'dilu beynen nisai ve lev harastüm fe la temılu küllel meyli fe tezeruha kel müalekah ve in tuslihu ve tetteku fe innellahe kane ğafurar rahıyma Ve iy yeteferraka yuğnillahü küllem min seatih ve kanellahü vasian hakıma Ve lillahi ma fis semavati ve ma fil ard ve le kad vessaynellezıne utül kitabe min kabliküm ve iyyaküm enittekullah ve in tekfüru fe inne lillahi ma fis semavati ve ma fil ard ve kanellahü ğaniyyen hamıda Ve lillahi ma fis semavati ve ma fil ard ve kefa billahi vekıla İy yeşe' yüzhibküm eyyühen nasü ve ye7ti bi aharın ve kanellahü ala zalike kadıra Men kane yürıdü sevabed dünya fe ınellahi sevabüd dünya vel ahırah ve kanellahü semıam besıyra Ya eyyühellezıne amenu kunu kavvamıne bil kıstı şühedae lillahi ve lev ala enfüsiküm evil valideyni vel akrabın iy yekün ğaniyyen ev fekıyran fellahü evla bihima fe la tettebiul heva en ta'dilu ve in telvu ev tu'ridu fe innellahe kane bi ma ta'melune habıra Ya eyyühellezıne amenu aminu billahi ve rasulihı vel kitabillezı nezzele ala rasulihı vel kitabillezı enzele min kabl ve me yekfür billahi ve melaiketihı ve kütübihı ve rusülihı vel yevmil ahıri fe kad dalle dalalem beıyda İnnellezıne amenu sümme keferu sümme amenu sümme keferu sümmezdadu küfral lem yekünillahü li yağfira lehüm ve la li yehdiyehüm sebıla Beşşiril münafikıyne bi enne lehüm azaben elıma Ellezıne yettehızunel kafirıne evliyae min dunil mü'minın e yebteğune ındehümül ızzete fe innel ızzete lillahi cemıa Ve kad nezzele aleyküm fil kitabi en iza semı'tüm ayatillahi yükferu biha ve yüstehzeü biha fe la tak'udu meahüm hatta yehudu fı hadısin ğayrihı inneküm izem müslühüm innellahe camiul münafikıyne vel kafirıne fı cehenneme cemıa Ellezıne yeterabbesune biküm fe in kane leküm fethum minellahi kalu e lem neküm meaküm ve in kane lil kafirıne nasıybün kalu elem nestahviz aleyküm ve nemna'küm minel mü'minın fellahü yahkümü beyneküm yevmel kıyameh ve ley yec'alellahü lil kafirıne alel mü'minıne sebıla İnnel münafikıyne yühadiunellahe ve hüve hadıuhüm ve iza kamu iles salati kamu küsala yüraunen nase ve la yezkürunellahe illa kalıla Müzebzebıne beyne zalike la ila haülai ve la ila haüla' ve mey yudlilillahü fe len tecide lehu sebıla Ya eyyühellezıne amenu la tettehızül kafirıne evliyae min dunil mü'minın e türıdune en tec'alu lillahi aleyküm sültanem mübına İnnel münafikıyne fid derkil esfeli minen nar ve len tecide lehüm nesıyra İllellezıne tabu ve aslehu va'tesamu billahi va ahlesu dınehüm lillahi fe ülaike meal mü'minın ve sevfe yü'tillahül mü'minıne ecran azıyma Ma yef'alüllahü bi azabiküm in şekartüm ve amentüm ve kanellahü şakian alıma La yühıbbüllahül cehra bis sui minel kavli illa men zulim v kanellahü semıan alıma İn tübdu hayran ev tuhfuhü ev ta'fü an suin fe innellahe kane afüvven kadıra İnnellezıne yekfürune billah ive rusülihı ve yürıdune ey yüferriku beynellahi ve rusülihı ve yekulune nü'minü bi ba'dıv ve nekfürü bi ba'dıv ve yürıdune ey yettehızu beyne zalike sebıla Ülaike hümül kafirune hakka ve a'tedna lil kafirıne azabem mühiyna Vellezıne amenu billahi ve rusülihı ve lem yüferriku beyne ehadim minhüm ülaike sevfe yü'tıhim ücurahüm ve kanellahü ğafurar rahıyam Yes'elüke ehlül ehlül kitabi en tünezzile aleyhim kitabem mines semai fe kad seelü musa ekbera min zalike fe kalu erinellah cehratem fe ehazethümüs saıkatü bi sulmihim sümmettehazül ıcle mim ba'di ma caethümül beyyinatü fe afevna an zalik ve ateyna musa sültanem mübına Ve rafa'na fevkahümüt tura bi mısakıhim ve kulna lehümüdhulül babe sücedev ve kulna lehüm la ta'du fis sebti ve ehazna minhüm mısakan ğalıza Fe bima nakdıhim mısakahüm ve küfrihim bi ayatillahi ve katlihimül embiyae bi ğayri hakkıv ve kavlihim kulubüna ğulf bel tabeallahü aleyha bi küfrihim fe la yü'minune illa kalıla Ve bi küfrihim ve kavlihim ala meryeme bühtanen azıyam Ve kavlihim inna katelnel mesıha ıysebne meryeme raulellah ve ma kateluhü ve ma salebuhü ve lakin şübbihe lehüm ve innellezınahtelefu fıhi le fı şekkim minh ma lehüm bihı min ılmin illettibaaz zann ve ma kateluhü yekıyna Ber rafeahüllahü ileyh ve kanellahü azızen hakıma Ve im min ehlil kitabi illa le yü'minenne bihı kable mevtih ve yevmel kıyameti yekunü aleyhim şehıda Fe bi zulmim minellezıne hadu harramna aleyhim tayyibatin ühıllet lehüm ve bi saddihim an sebılillahi kesıra Ve ahzihimür riba ve kad nühu anhü ve eklihim emvalen nasi bil ba'tıl ve a'tedna lil kafirıne minhüm azaben elıma Lakinir rasihune fil ılmi minhüm vel mü'minune yü'minune bi ma ünzile ileyke ve ma ünzile min kabileke vel mükıymınes salate vel mü'tunez zekate vel mü'minune billahi vel yevmil ahır ülaike se nü'tıhim ecran azıyma İnna evhayna ileyke kema evhayna ila nuhıv ven nebiyyıne mim ba'dih ve evhayna ila ibrahıme ve ismaıyle ve ishaka ve ya'kube vel esbatı ve ıysa ve eyyube ve yunüse ve harune ve süleyman ve ateyna davude zebura Ve rusülen kad kasasnahüm aleyke min kablü ve rusülel lem naksushüm aleyk ve kellemellahü musa teklıma Rusülem mübeşşirıne ve münzirıne li ella yekune lin nasi alellahi huccetüm ba'der rusül ve kanellahü azızen hakıma Lakinillahü yeşhedü bi ma enzele ileyke enzelehu bi ılmih vel melaiketü yeşhedun ve kefa billahi şehıda İnnellezıne keferu ve saddu an sebılillahi kad dallu dalalem beıyda İnnellezıne keferu ve zalemu lem yekünillahü li yağfira lehüm ve la li yehdiyehüm tarıka İlla tarika cehenneme halidıne fıha ebeda ve kane zalike alellahi yesıra Ya eyyühen nasü kad caekümür rasulü bil hakkı mir rabbiküm fe aminu hayral leküm ve in tekfüru fe inne lillahi ma fis semavati vel ard ve kanellahü alımen hakıma Ya ehlel kitabi la tağlu fı dıniküm ve la tekulu alellahi illel hakk innemel mesıhu ıysebnü meryeme rasulüllahi ve kelimetüh elkaha ila meryeme ve ruhum minhü fe aminu billahi ve rusülih ve la tekulu selaseh intehu hayral leküm innemellahü ilahüv vahıd sübhanehu ey yekune lehu veled lehu ma fis semavati ve ma fil ard ve kefa billahi vekıla Ley yestenkifel mesıhu ey yekune abdel lillahi ve lel melaiketül mükarrabun ve mey yestenkif an ıbadetihı ve yestekbir fe seyahşüruhüm ileyhi cemıa Fe emmellezıne amenu ve amilus salihati fe yüveffıhim ücurahüm ve yezıdühüm min fadlih ve emmellezınestenkefu vestekberu fe yüazzibühüm azaben elımev ve la yecidune lehüm min dunillahi veliyyev ve la nesıyra Ya eyyühen nasü kad caeküm bürhanüm mir rabbiküm ve enzelna ileyküm nuram mübına Fe emmellezıne amenu billahi va'tesamu bihı fe seyüdhılühüm fı rahmetim minhü ve fadliv ve yehdıhim ileyhi sıratam müstekıyma Yesteftunek kulillahü yüftiküm fil kelaleh inimruün heleke leyse lehu veledüv ve lehu uhtün fe leha nısfü ma terak ve hüve yerisüha il lem yekül leha veled fe in kanetesneteyni fe lehümes sülüsani mimma terak ve in kanu ıhveter ricalev ve nisaen fe lizzekeri mislü hazzıl ünseyeyen yübeyyinüllahü leküm en tedıllu vallahü bi külli şey'in alım Nisa Suresi Anlamı Nisa Suresi, genelde alimler tarafından üç bölüm olarak ele alınmıştır. On ayetten oluşan giriş bölümünün ardından sure, kadın ve erkek ilişkileri hakkında kurallar koymaktadır. Akrabalığa ve insanlığa saygı göstermenin; Allah'a saygı göstermenin bir parçası olduğu ifade eden sure, ayrıca miras paylaşımına dair ayetler de içerir. Ayrıca muhtelif sebeplerle atıf yapılan erkeğin kadına üstünlüğü ile ilgili ifade de Nisa Suresi 34. ayet içerisinde geçmektedir. Nisa Suresi mealini yazımızdan okuyarak surenin değindiği konular ve anlamı hakkında daha fazla fikir sahibi olabilirsiniz. 1 - Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan eşini yaratıp ikisinden bir çok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinizden korkun; kendi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'dan ve akrabalık bağlarını kırmaktan sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözeticidir. 2 - Öksüzlere mallarını verin ve kötüsünü onlara vererek iyisiyle değiştirmeyin. Onların mallarını, kendi mallarınıza karıştırıp yemeyin. Zira bu, büyük bir günahtır. 3 - Eğer öksüz kızlarla evlendiğinizde onlara karşı adaletli davranamamaktan korkarsanız, hoşunuza giden diğer kadınlardan iki, üç ve dörde kadar evlenebilirsiniz. Eğer adaleti gözetmemekten korkarsanız, o zaman bir tane ile veya elinizin altındakiyle sahip olduğunuz câriye ile yetinin. Doğruluktan ayrılmamak için bu daha elverişlidir. 4 - Kadınlara mehirlerini gönül hoşluğuyla verin. Eğer onlar gönül rızasıyla size bir şey bağışlarlarsa onu afiyetle yiyin. 5 - Allah'ın, sizi başına diktiği mallarınızı aklı ermezlere vermeyin; o mallarla onları besleyin, giydirin ve onlara güzel söz söyleyin. 6 - Evlenme çağına gelinceye kadar yetimleri gözetip deneyin. Onların akılca olgunlaştıklarını görürseniz, mallarını kendilerine teslim edin. "Büyüyecekler de mallarına sahip olacaklar" endişesiyle onları israf ederek, tez elden yemeyin. Zengin olan, onların malını yemekten çekinsin. Fakir olan ise, meşrû sûrette yesin. Mallarını kendilerine verdiğiniz zaman, bunu şahitler karşısında yapın. Hesap görücü olarak Allah yeter. 7 - Ana, baba ve akrabaların miras olarak bıraktıklarında erkeklerin hissesi vardır. Kadınların da ana, baba ve akrabaların bıraktıklarında hisseleri vardır. Bunlar, az olsun çok olsun, farz kılınmış bir hissedir. 8 - Paylaşma sırasında akrabalar, öksüzler, yoksullar hazır bulunurlarsa, onlara da bir şey verin ve onlara güzelce sözler söyleyerek gönüllerini alın. 9 - Kendileri, geriye zayıf çocuklar bıraktıkları takdirde, onların geleceğinden endişe duyacak olanlar, yetimler hakkında da aynı endişeyi duysunlar, Allah'dan sakınsınlar ve doğru söz söylesinler. 10 - Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, muhakkak ki karınlarını ateşle doldurmuş olurlar ve cehennemi boylarlar. 11 - Allah size evlatlarınızın miras taksimini şöyle emrediyor Çocuklarınızda, erkeğe iki kadın payı kadar, eğer hepsi kadın olmak üzere ikiden de fazla iseler, bunlara mirasın üçte ikisi ve eğer bir tek kadın ise o zaman ona malın yarısı vardır. Eğer ölen, ana ve baba ile birlikte çocuklar da bırakmışsa ana babanın her birine ölenin terekesinden altıda bir; şâyet ölenin çocuğu yok da, mirasçı olarak ana ve babası kalmışsa, ananın payı üçte birdir. Eğer ölenin kardeşleri varsa terekenin altıda biri ananındır. Bu paylar, ölenin borçları ödenip, vasiyeti de yerine getirildikten sonra hak sahiplerine verilir. Baba ve çocuklardan, hangisinin size fayda bakımından daha yakın olduğunu, siz bilmezsiniz. Bütün bunlar Allah tarafından farz kılınmıştır. Şüphesiz Allah alîmdir, hakîmdir. 12 - Eğer hanımlarınızın çocukları yoksa, bıraktıkları mirasın yarısı sizindir. Şâyet bir çocukları varsa o zaman mirasın dörtte biri sizindir. Bu paylar, ölenin vasiyeti yerine getirildikten ve varsa, borcu ödendikten sonra verilir. Eğer siz çocuk bırakmadan ölürseniz, geriye bıraktığınız mirasın dörtte biri hanımlarınızındır. Şâyet çocuklarınız varsa o zaman bıraktığınız mirasın sekizde biri hanımlarınızındır. Bu paylar, yaptığınız vasiyetler yerine getirilip ve varsa borcunuz ödendikten sonra verilir. Eğer ölen bir erkek veya kadının çocuğu ve babası bulunmadığı halde kelâle olarak yan koldan mirasına konuluyor ve kendisinin bir erkek veya kızkardeşi bulunuyorsa, bunlardan herbirinin miras payı terekenin altıda biridir. Eğer mevcut olan kardeşler bundan daha çok iseler, bu takdirde kardeşler mirasın üçte birini zarara uğratılmaksızın aralarında eşit olarak taksim ederler. Bu paylar ölenin vasiyeti yerine getirilip ve varsa borcu ödendikten sonra verilir. Bunlar, Allah tarafından bir emirdir. Allah her şeyi bilen ve yarattıklarına çok yumuşak davranandır. 13 - İşte bütün bu hükümler, Allah'ın koyduğu hükümler ve çizdiği sınırlardır. Kim Allah'a ve Peygamberine itâat ederse Allah onu altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar. Onlar, orada ebedî olarak kalacaklardır. İşte büyük kurtuluş budur. 14 - Kim de Allah'a ve Peygamberine isyan eder ve Allah'ın koyduğu sınırları aşarsa Allah onu da ebedî kalacağı cehennem ateşine koyar. Onun için alçaltıcı bir azab vardır. 15 - Kadınlarınızdan zina edenlere karşı, içinizden dört şahit getirin. Eğer onlar, şahitlik yaparlarsa, bu kadınları, ölüm alıp götürünceye kadar veya Allah onlara bir çıkış yolu açıncaya kadar evlerde hapsedin. 16 - Sizlerden zina edenlerin her ikisine de eziyet edin. Eğer onlar tevbe edip kendilerini ıslah ederlerse onlardan vazgeçin. Çünkü Allah tevbeleri kabul eden ve çok merhamet edendir. 17 - Ancak Allah'ın kabul etmesini vaad buyurduğu tevbe, o kimseler içindir ki, bilmeyerek günah işleyip hemen tevbe edenlerin tevbesidir. İşte Allah bunların tevbelerini kabul eder. Allah alîmdir hakîmdir. Her şeyi bilendir, hikmet sahibidir. 18 - Yoksa günah işleyip de kendisine ölüm gelince "İşte ben şimdi tevbe ettim." diyen kimselerin tevbesi kabul edilmez. Kâfir olarak ölenlerin de tevbeleri kabul edilmez. İşte bunlara ahirette can yakıcı bir azap hazırlamışızdır. 19 - Ey iman edenler! Kadınlara zorla varis olmanız size helal değildir. Verdiğiniz mehrin bir kısmını kurtaracaksınız diye, onları sıkıştırmanız da helal değildir. Ancak açık bir hayasızlık yapmış olurlarsa başka. Onlarla iyi geçinin. Eğer kendilerinden hoşlanmadınızsa, olabilir ki, siz bir şeyden hoşlanmasanız da Allah onda bir çok hayır takdir etmiş bulunur. 20 - Eğer bir eşi bırakıp da yerine diğer bir eş almak isterseniz, öncekine yüklerle mehir vermiş de bulunsanız, ondan bir şey geri almayın. O malı bir iftira ve açık bir günah isnadı yaparak geri alır mısınız? 21 - Birbirinizle kaynaşıp başbaşa kalmışken ve onlar sizden kuvvetli bir teminat almışken verdiğinizi nasıl geri alabilirsiniz? 22 - Cahiliye devrinde geçenler müstesna, babalarınızın nikahladığı kadınlarla evlenmeyiniz. Şüphe yok ki o, pek çirkindi, iğrenç idi, o ne fena bir âdetti. 23 - Size şunları nikahlamak haram kılındı Anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek ve kız kardeşlerinizin kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kızkardeşleriniz ve karılarınızın anneleri, ve kendileri ile zifafa girdiğiniz kadınlarınızdan olan ve evlerinizde bulunan üvey kızlarınız. Eğer üvey kızlarınızın anneleri ile zifafa girmemişseniz onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur. Sulbünüzden gelen öz oğullarınızın hanımları ile evlenmeniz ve iki kız kardeşi birlikte nikahlamanız da haramdır. Ancak cahiliyyet devrinde geçen geçmiştir. Şüphesiz ki Allah gafur çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir. 24 - Bir de harb esiri olarak sahibi bulunduğunuz cariyeler müstesna, evli kadınlarla evlenmeniz de size haram kılındı. Bütün bunlar Allah'ın üzerinize farz kıldığı hükümlerdir. Bunların dışında kalanlar ise iffetli olarak zina etmeksizin mallarınızla mehir vermek suretiyle evlenmek istemeniz size helal kılındı. O halde onlardan nikah ile faydalanmanıza karşılık mehirlerini kendilerine verin ki, bu farzdır. O mehri takdir edip kesinleştirdikten sonra birbirinizi razı etmenizde bir mahzur yoktur. Şüphesiz ki Allah her şeyi çok iyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. 25 - Sizden her kim hür mümin kadınları nikah edecek bir zenginliğe gücü yetmiyorsa, ona da ellerinizin altındaki mümin cariyelerinizden efendilerinin rızası ile nikahlamak var. Allah sizin imanınızı daha iyi bilir. Siz birbirinizdensiniz. O halde sahiplerinin izni ile ve mehirlerini örfe göre vermek suretiyle cariyelerden iffetli olan, zina etmeyen, dost da edinmeyenlerle evlenin. Evlendikten sonra bir fuhuş yaparlarsa, o vakit hür kadınlar hakkında gerekli bulunan cezanın yarısı kendilerine lazım gelir. Bu hükümler, içinizden günah işlemekten korkanlaradır. Sabretmeniz ise, sizin için daha hayırlıdır. Allah Gafûrdur, Rahimdir çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. 26 - Allah, sizlere bilmediklerinizi bildirmek, sizden öncekilerin yollarını size göstermek ve tevbenizi kabul etmek istiyor. Allah, her şeyi çok iyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. 27 - Allah sizin tevbenizi kabul etmek istiyor. Halbuki şehvetlerine uyanlar ise, sizin doğru yoldan büyük bir meyl ile sapmanızı istiyorlar. 28 - Allah, din hususundaki ağır teklifleri sizden hafifletmek istiyor. Çünkü insan sabır ve tahammül bakımından zayıf yaratılmıştır. 29 - Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda haksızlıkla yemeyin. Ancak kendi rızanızla yaptığınız ticaretle yemeniz helaldir. Birbirinizin canına kıymayın. Şüphesiz Allah, size karşı çok merhametlidir. 30 - Kim, zulüm ve tecavüz yolu ile bu yasakları işlerse, yakında onu cehennem ateşine atacağız. Onu ateşe atmak da Allah'a pek kolaydır. 31 - Eğer siz, yasaklandığınız büyük günahlardan sakınırsanız, diğer kusurlarınızı örter, sizi güzel bir makama koyarız. 32 - Bir de Allah'ın bazınıza, diğerinden fazla verdiği şeyleri temenni etmeyin. Erkeklere hak ettiklerinden bir pay vardır. Kadınlara da kendi kazandıklarından bir pay vardır. İsteklerinizi Allah'ın fazlından ve kereminden isteyin. Gerçekten Allah her şeyi hakkıyla bilendir. 33 - Anne, baba ve akrabaların bıraktıkları her şey için bir mirasçı tayin ettik. Yemin akdiyle mirasçı kıldıklarınızın paylarını da verin. Şüphesiz Allah, her şeye şahittir. 34 - Erkekler, kadın üzerine idareci ve hakimdirler. Çünkü Allah birini cihad, imamet, miras gibi işlerde diğerinden üstün yaratmıştır. Bir de erkekler mallarından aile fertlerine harcamaktadırlar. İyi kadınlar, itaatkar olanlar ve Allah'ın korunmasını emrettiği şeyleri kocalarının bulunmadığı zamanlarda da koruyanlardır. Fenalık ve geçimsizliklerinden korktuğunuz kadınlara gelince Önce kendilerine öğüt verin, yataklarından ayrılın. Bunlar da fayda vermezse dövün. Eğer size itaat ederlerse kendilerini incitmeye başka bir bahane aramayın. Çünkü Allah çok yücedir, çok büyüktür. 35 - Eğer karı-koca arasının açılmasından endişeye düşerseniz bir hakem erkeğin tarafından, bir hakem de kadının ailesinden kendilerine gönderin. Bu arabulucu hakemler gerçekten barıştırmak isterlerse, Allah karı-koca arasındaki dargınlık yerine geçim verir. Şüphesiz ki Allah hakkıyla bilendir, her şeyin aslından haberdardır. 36 - Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Sonra anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, akraba olan komşulara, yakın komşulara, yanında bulunan arkadaşa, yolda kalanlara, sahip olduğunuz kölelere iyilik edin. Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseyi sevmez. 37 - Onlar ki hem kıskanır, cimrilik ederler, hem de herkese cimrilik tavsiye ederler ve Allah'ın kendilerine lütfundan verdiği nimeti gizlerler. Biz kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırladık. 38 - Bunlar, Allah'a ve ahiret gününe iman etmedikleri halde mallarını, insanlara gösteriş yapmak için harcarlar. Şeytan kimin arkadaşı olursa, o ne kötü arkadaştır! 39 - Bunlar, Allah'a ve ahiret gününe iman etselerdi ve Allah'ın verdiği rızıktan gösterişsiz harcasalardı kendilerine ne zarar gelirdi? Allah onların söz ve işlerini çok iyi bilendir. 40 - Şüphesiz ki Allah, hiç kimseye zerre kadar zulüm etmez. Eğer yapılan iyilik zerre kadar da olsa, onun sevabını kat kat artırır. Ve kendi katından büyük bir mükafat verir. 41 - Her ümmetten bir şahit getirdiğimiz ve seni de onların üzerine bir şahit yaptığımız zaman bakalım kâfirlerin hali ne olacak!.. 42 - Allah'ı, inkar edip peygambere isyan edenler, o kıyamet günü yerle bir olmayı isterler. Allah'tan hiçbir sözü gizleyemezler. 43 - Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın. Cünüb iken de yolcu olanlar müstesna gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olur, veya yolculukta bulunursanız veyahut biriniz abdest bozmaktan gelince veya cinsî münasebette bulunup, su da bulamazsanız o zaman tertemiz bir toprak ile teyemmüm edin. Niyetle yüzlerinize ve ellerinize sürün. Şüphesiz ki Allah çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır. 44 - Kendilerine kitaptan bir nasib verilmiş olanları görmüyor musun? Onlar, sapıklığı satın alıyorlar ve sizin de yoldan sapmanızı istiyorlar. 45 - Allah sizin düşmanlarınızı çok iyi bilir. Gerçek bir dost olarak Allah yeter. Ve yardımcı olarak da Allah yeter. 46 - Yahudilerden bir kısmı, Allah'ın kitabındaki kelimeleri esas mânâsından kaydırıp; dillerini eğerek ve dine saldırarak, "Sözünü işittik, emirlerine isyan ettik, dinle, dinlemez olası ve râinâ bizi gözet" diyorlar. Halbuki onlar, "İşittik ve itaat ettik; dinle ve bize de bak" deselerdi bu, kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olurdu. Fakat Allah, küfürleri yüzünden kendilerini lanetlemiştir. Artık onlar, pek azı müstesna, iman etmezler. 47 - Ey kendilerine kitap verilenler! Gelin yanınızda bulunan Tevratı tasdik etmek üzere indirdiğimiz bu kitaba iman edin. Biz birtakım yüzleri silip de enselerine çevirmeden yahut cumartesi halkını yahudileri lanetlediğimiz gibi onları lanetlemeden önce iman edin. Yoksa Allah'ın emri mutlaka yerine gelecektir. 48 - Doğrusu Allah, kendisine ortak koşulmasını asla affetmez. Ondan başkasını diğer günahları ise, dilediği kimseler için bağışlar ve mağfiret buyurur. Her kim Allah'a şirk koşarsa gerçekten pek büyük bir günah ile iftira etmiş olur. 49 - Kendi nefislerini temize çıkaranları görmüyor musun? Hayır! Ancak Allah, dilediğini temize çıkarır. Onlara kıl kadar zulmedilmez. 50 - Bak nasıl da Allah'a yalan uyduruyorlar. Apaçık bir günah olarak bu yeter. 51 - "Şu kendilerine kitaptan okuma yazmadan bir nasib verilmiş olanları görmüyor musun! Onlar puta ve şeytana inanıyorlar. Ve Allah'ı tanımayanlara, "Bunlar, müminlerden daha doğru yoldadır." diyorlar. 52 - Onlar, Allah'ın lanet ettiği kimselerdir. Allah kime lanet ederse artık ona asla bir yardımcı bulamazsın. 53 - Yoksa onların mülkten bir payı mı vardır. Eğer öyle olsaydı, insanlara bir çekirdeğin zerresini bile vermezlerdi. 54 - Yoksa onlar, Allah'ın lütuf ve kereminden insanlara verdiği nimetleri kıskanıyorlar mı? Şüphesiz biz, İbrahim ailesine de kitap ve hikmeti vermiştik. Hem de onlara büyük bir mülk ve saltanat ihsan ettik. 55 - İşte o yahudilerden bir kısmı ona iman etti. Bir kısmı da ondan yüz çevirdi. O iman etmeyenlere cehennem alevi yeter. 56 - Şüphesiz ki âyetlerimizi inkâr eden kâfirleri biz yarın bir ateşe atacağız. Derileri piştikçe azabı duysunlar diye, kendilerine başka deriler vereceğiz. Çünkü, Allah gerçekten çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. 57 - İman edip salih ameller işliyenleri ise, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Orada ebedî olarak kalacaklar. Onlara orada tertemiz eşler vardır. Onları, koyu gölgeler altında bulunduracağız. 58 - Allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla görendir. 59 - Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygambere de itaat edin ve sizden olan emir sahibine de itaat edin. Eğer herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz; Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resulüne arz edin. Bu, daha iyidir ve sonuç bakımından da daha güzeldir. 60 - Şunları görmüyor musun? Kendilerinin sana indirilene ve senden önce indirilene inandıklarını ileri sürüyorlar da tağuta inanmamaları kendilerine emrolunduğu halde, tağut önünde muhakemeleşmek istiyorlar. Şeytan da onları bir daha dönemeyecekleri kadar iyice sapıklığa düşürmek istiyor. 61 - Onlara "Allah'ın indirdiğine ve Peygambere gelin!" denince, münafıkların senden büsbütün uzaklaştıklarını görürsün. 62 - Ya nasıl, elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir felaket gelince, hemen sana geldiler de "Biz sadece iyilik etmek ve arayı bulmak istedik." diye Allah'a yemin ediyorlar. 63 - Onlar, Allah'ın kalblerindekini bildiği kimselerdir; Onlara aldırma, onlara öğüt ver ve onların içlerine tesir edecek güzel söz söyle! 64 - Biz hangi peygamberi gönderdikse, sırf Allah'ın izni ile itaat edilmek üzere gönderdik. Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah'tan günahlarının bağışlanmasını dileselerdi ve Resul de onların bağışlanmasını dileseydi, elbette Allah'ı affedici, merhametli bulurlardı. 65 - Hayır! Rabbine andolsun ki iş bildikleri gibi değil, onlar aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp sonra da senin verdiğin hükme karşı içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olamazlar. 66 - Eğer biz onlara "Kendinizi öldürün, veya yurtlarınızdan çıkın." diye yazmış olsaydık, içlerinden pek azı hariç, bunu yapamazlardı. Fakat kendilerine verilen öğütleri tutsalardı, elbette haklarında hem daha hayırlı, hem de daha sağlam olurdu. 67 - Ve o zaman elbette kendilerine katımızdan büyük mükafat verirdik. 68 - Ve onları elbette doğru yola iletirdik. 69 - Kim Allah'a ve Peygambere itaat ederse işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddıklarla, şehidlerle, iyilerle birliktedir. Bunlar ne güzel arkadaştır! 70 - Bu lütuf Allah'tandır. Bilen olarak Allah yeter. 71 - Ey iman edenler! Düşmana karşı her türlü savunma tedbirinizi alınız. Onlara karşı ya küçük birlikler halinde hareket ediniz veya topyekün seferber olunuz. 72 - Şüphesiz içinizden bir kısmı vardır ki, pek ağır davranır. Eğer başınıza bir musibet gelirse "Allah bana lutfetti de onlarla beraber bulunmadım." der. 73 - Ve eğer Allah'tan size bir lütuf ve zafer erişecek olsa, sizinle kendisi arasında hiç sevgi yokmuş gibi, bu sefer de hiç şüphesiz şöyle diyecek "Ah ne olurdu, onlarla beraber olaydım da büyük murada ereydim." 74 - O halde geçici dünya hayatını, ebedî ahiret hayatı karşılığında satacak olanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Her kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, her iki durumda da biz ona yarın pek büyük bir mükafat vereceğiz. 75 - Hem size ne oluyor ki, Allah yolunda "Ey Rabbimiz! bizleri bu halkı zâlim olan memleketten çıkar, tarafından bizi iyi idare edecek bir sahip ve bize katından bir kurtarıcı gönder" diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların kurtarılması uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz? 76 - İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. İnkâr edenler de tağut yolunda savaşırlar. O halde siz şeytanın taraftarlarına karşı savaşın. Çünkü şeytanın hilesi zayıftır. 77 - Kendilerine, "Ellerinizi savaştan çekin, namazı kılın, zekatı verin" denilenleri görmedin mi? Üzerlerine savaş yazılınca hemen içlerinden bir kısmı insanlardan, Allah'tan korkar gibi, hatta daha çok korkarlar ve "Rabbimiz! Niçin bize savaş yazdın? Ne olurdu bize azıcık bir müddet daha tanımış olsaydın da biraz daha yaşasaydık?" derler. Onlara de ki "Dünya zevki ne de olsa azdır, ahiret, Allah'a karşı gelmekten sakınan için daha hayırlıdır ve size kıl kadar haksızlık edilmez." 78 - Her nerede olursanız olun ölüm size yetişir, son derece sağlam kaleler içinde de bulunsanız yine kurtulamazsınız. Onlara bir iyilik erişirse "Bu, Allahtandır" derler, bir kötülüğe uğrarlarsa, "Bu, senin yüzündendir." derler. Ey Muhammed! De ki "Hepsi Allah'tandır." Bu topluma ne oluyor ki, hiç söz anlamaya yanaşmıyorlar? 79 - Ey insanoğlu! sana gelen her iyilik Allah'tandır, sana ne kötülük dokunursa kendindendir. Ey Muhammed! Biz seni bütün insanlara bir elçi olarak gönderdik. Buna şahit olarak da Allah yeter. 80 - Kim peygambere itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse, biz seni onlara bekçi olarak göndermedik. 81 - Sana "Peki" derler, fakat senin yanından çıktıklarında, içlerinden birtakımı, geceleyin gündüz söylemiş olduklarının tersini kurarlar. Allah onların geceleyin tasarladıklarını yazıyor. Sen onlara aldırma. Allah'a güven. Vekil olarak Allah yeter. 82 - Onlar hâlâ Kur'ân'ı gereği gibi düşünüp anlamaya çalışmazlar mı? Eğer o Allah'tan başkası tarafından indirilmiş olsaydı mutlaka onda birçok çelişkiler bulurlardı. 83 - Kendilerine güven veya korku hususunda bir haber geldiğinde onu hemen yayıverirler. Halbuki onu peygambere ve aralarında yetkili kimselere götürselerdi, onlardan sonuç çıkarmaya gücü yetenler, onu anlarlardı. Allah'ın üzerinizdeki lütfu ve rahmeti olmasaydı, pek azınız hariç, şeytana uyardınız. 84 - Ey Muhammed Allah yolunda savaş! Sen ancak kendi yaptığından sorumlusun. Müminleri de savaşa teşvik et. Umulur ki, Allah kâfirlerin gücünü kırar. Hiç şüphesiz ki Allah kuvvet ve kudretçe çok daha güçlü, ve cezası daha çetindir. 85 - Kim güzel bir işte aracılık ederse, ona o işin sevabından bir pay vardır. Kim de kötü bir şeyde aracılık yaparsa, ona da o kötülükten bir pay vardır. Allah her şeyi gözetip karşılığını verir. 86 - Siz bir selam ile selamlandığınız zaman, siz de ondan daha güzeliyle karşılık verin veya verilen selamı aynen iade edin. Şüphesiz Allah, her şeyin hesabını gereği gibi yapandır. 87 - Kendinden başka ilâh olmayan Allah, sizi kıyamet gününde mutlaka biraraya toplayacaktır. Bunda asla şüphe yoktur. Allah'tan daha doğru sözlü kim olabilir? 88 - O halde, siz niçin münafıklar hakkında iki gruba ayrılıyorsunuz? Allah onları kazandıkları günah yüzünden terslerine döndürdüğü halde Allah'ın saptırdığını yola getirmek mi istiyorsunuz? Allah kimi saptırırsa, sen onun için bir çıkış yolu bulamazsın. 89 - Onlar, küfür işledikleri gibi, sizin de küfür işleyip kendileriyle bir olmanızı arzu ettiler. Onun için, onlar Allah yolunda hicret edinceye kadar içlerinden dost edinmeyin. Eğer bundan yüz çevirirlerse onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün; Onlardan ne bir dost, ne de bir yardımcı edinmeyin. 90 - Ancak o kimselere dokunmayın ki, sizinle aralarında anlaşma olan bir kavme sığınmış bulunurlar. Yahut ne sizinle, ne de kendi kavimleriyle savaşmayı gönüllerine sığdıramayıp tarafsız olarak size gelmişlerdir. Eğer Allah dileseydi, onları size musallat kılardı, onlar da sizinle savaşırlardı. Eğer onlar sizden uzak dururlar, sizinle savaşmayıp size barış teklif ederlerse, Allah, sizin için onlar aleyhine bir yol vermemiştir. 91 - Diğer birtakım kimseleri de bulacaksınız ki; hem sizden emin olmak, hem de kavimlerinden emin olmak isterler. Fitne için her davet olunuşlarında onun içine başaşağı dalarlar. Eğer bunlar sizden çekinmezlerse, kendilerini bulduğunuz yerde yakalayın ve öldürün. İşte bunlar aleyhinde size açık bir ferman verdik. 92 - Hata dışında bir mümin, diğer bir mümini öldüremez. Ve kim bir mümini yanlışlıkla öldürürse, mümin bir köle azad etmesi ve ölenin ailesine varislerine teslim edilecek bir diyet vermesi gerekir. Ancak ölünün ailesinin bağışlaması müstesnadır. Eğer öldürülen, mümin olmakla beraber size düşman bir kavimden ise, o zaman, öldürenin bir köle azad etmesi gerekir. Eğer öldürülen sizinle aralarında antlaşma olan bir kavimden ise, öldürenin, ölenin ailesine diyet vermesi ve mümin bir köle azad etmesi gerekir. Bunlara gücü yetmeyenin de Allah tarafından tevbesinin kabulü için arka arkaya iki ay oruç tutması gerekir. Allah, Alimdir her şeyi bilendir, Hakimdir hüküm ve hikmet sahibidir. 93 - Kim bir mümini kasten öldürürse, cezası, içinde ebedî olarak kalacağı cehennemdir. Allah ona gazab ve lanet etmiş ve onun için büyük bir azab hazırlamıştır. 94 - Ey İman edenler! Allah yolunda cihada çıktığınız zaman, mümini kâfirden ayırmak için iyice araştırın. Size selam veren kimseye, dünya hayatının menfaatini gözeterek, "Sen mümin değilsin" demeyin. Allah katında çok ganimetler var. İslâm'a ilk önce girdiğiniz zaman siz de öyle idiniz. Sonra Allah size lutufta bulundu. Onun için iyice araştırın. Şüphesiz ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. 95 - Müminlerden özür sahibi olmaksızın oturanlarla Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler eşit olamazlar. Allah, mallarıyla, canlarıyla cihad edenleri, derece itibariyle, oturanlardan üstün kıldı. Allah onların hepsine de cenneti vaad etmiştir. Bununla beraber Allah mücahitlere, oturanların üzerinde büyük bir ecir vermiştir. 96 - Kendi katından derece derece rütbeler, bir mağfiret ve rahmet vermiştir. Öyle ya, O çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir. 97 - Melekler, kendilerine zulmeden kişilerin canlarını aldıklarında, onlara, "Ne işte idiniz?" derler. Onlar da "Biz yer yüzünde zayıf kimselerdik." derler. Melekler "Allah'ın yeryüzü geniş değil miydi, siz de orada hicret etseydiniz ya?" derler. İşte bunların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü gidiş yeridir. 98 - Ancak gerçekten aciz ve zayıf olan, çaresiz kalan ve hicret etmeye yol bulamayan erkekler, kadınlar ve çocuklar hariç... 99 - Umulur ki, Allah bu kimseleri affeder. Allah çok affedici, çok bağışlayıcıdır. 100 - Her kim Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde gidecek çok yer de bulur, genişlik de bulur. Her kim Allah'a ve Peygamberine hicret etmek maksadıyla evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse, kuşkusuz onun mükafatı Allah'a düşer. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. 101 - Yeryüzünde sefere çıktığınızda kâfirlerin size bir kötülük yapacağından korkarsanız namazı kısaltmanızda size bir vebal yoktur. Kuşkusuz kâfirler sizin apaçık düşmanınızdır. 102 - Sen onların aralarında bulunup da onlara namaz kıldırdığında içlerinden bir kısmı seninle beraber namaza dursun. Silahlarını da yanlarına alsınlar. Bunlar secdeye vardıklarında diğer bir kısmı arkanızda beklesin. Sonra o namaz kılmamış olan diğer kısım gelsin seninle beraber kılsınlar ve ihtiyatlı bulunsunlar, silahlarını yanlarına alsınlar. Kâfirler arzu ederler ki, silahlarınızdan ve eşyanızdan bir gafil olsanız da size ani bir baskın yapsalar. Eğer size yağmur gibi bir eziyet erişir veya hasta olursanız silahlarınızı bırakmanızda bir vebal yoktur. Bununla beraber ihtiyatı elden bırakmayın. Kuşkusuz Allah kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamıştır. 103 - O korkulu zamanda namazı kıldınız mı gerek ayakta, gerek otururken ve gerek yanlarınız üzerinde hep Allah'ı zikredin. Korkudan kurtulduğunuzda namazı tam erkanı ile kılın. Çünkü namaz müminlere belirli vakitlerde yazılı bir farzdır. 104 - Düşman topluluğunu takip etmede gevşeklik göstermeyin. Eğer siz acı duyuyorsanız, kuşkusuz onlar da sizin acı duyduğunuz gibi acı çekiyorlar. Oysa siz Allah'tan onların ümit edemeyecekleri şeyleri umuyorsunuz. Kuşkusuz Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir. 105 - Biz sana Kitab Kur'ânı hak olarak indirdik ki, insanlar arasında Allah'ın sana gösterdiği şekilde hüküm veresin. Sakın hainlerin savunucusu olma! 106 - Allah'tan bağışlanmanı dile. Şüphesiz, Allah bağışlayıcıdır, esirgeyicidir. 107 - Kendilerine hainlik edenleri savunma. Muhakkak Allah hain günahkârları sevmez. 108 - Bunlar, insanlardan hainliklerini gizlerler de, Allah'tan gizlemezler. Oysa O, geceleyin istemediği şeyi kurarlarken onların yanı başlarındadır. Allah, onların yaptıklarını ilmiyle kuşatmıştır. 109 - Haydi siz dünya hayatında onları savunuverdiniz diyelim. Peki kıyamet gününde Allah'ın huzurunda onları kim savunacaktır? Yahut onlara kim vekil olacaktır? 110 - Kim bir kötülük işler, yahut nefsine zulmeder, sonra da Allah'tan bağışlanmasını dilerse, Allah'ı bağışlayıcı ve esirgeyici bulur. 111 - Kim bir kötülük işlerse, kendi nefsine kötülük etmiş olur. Allah her şeyi hakkıyle bilendir, hikmet sahibidir. 112 - Kim bir hata veya bir günah işler de sonra onu bir suçsuzun üzerine atarsa, muhakkak iftira etmiş ve apaçık bir günah yüklenmiş olur. 113 - Eğer Allah'ın sana lütuf ve merhameti olmasaydı, onlardan bir güruh seni sapıtmaya çalışırdı. Halbuki onlar, ancak kendi nefislerini saptırırlar, sana hiçbir zarar veremezler. Allah, sana Kitab Kur'anı ve hikmeti indirmiş ve sana bilmediğin şeyleri öğretmiştir. Allah'ın sana olan lütfu büyüktür. 114 - Bir sadaka vermeyi yahut iyilik yapmayı veyahut da insanlar arasını düzeltmeyi emredenlerinki hariç, onların aralarındaki gizli gizli konuşmalarının çoğunda hiçbir hayır yoktur. Kim bunları sırf Allah'ın rızasını kazanmak için yaparsa, yakında ona büyük bir mükafat vereceğiz. 115 - Kim kendisine doğru yol besbelli olduktan sonra Peygamber'e karşı çıkar, müminlerin yolundan başkasına uyup giderse onu döndüğü yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir gidiş yeridir. 116 - Şüphesiz Allah kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışında dilediğini bağışlar. Allah'a ortak koşan, muhakkak ki, derin bir sapıklığa düşmüştür. 117 - Onlar, Allah'ı bırakırlar da, yalnız dişilere taparlar. Böylece ancak inatçı şeytana tapmış olurlar. 118-119 - Allah o şeytana lanet etti. Ve o da "Elbette senin kullarından belirli bir pay alacağım, onları mutlaka saptıracağım, onları boş kuruntulara sokacağım, ve onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar, onlara emredeceğim de Allah'ın yaratışını değiştirecekler" dedi. Kim Allah'ı bırakıp da şeytanı dost edinirse, şüphesiz o, apaçık bir ziyana uğramış olur. 120 - Şeytan onlara vaad eder ve onları boş umutlarla oyalar. Oysa şeytanın onlara vaadi, aldatmadan başka bir şey değildir. 121 - Bunların varacakları yer cehennemdir. Ondan kurtulmak için çare bulamazlar. 122 - İman edip iyi işler yapanları da altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacağız, orada ebedî olarak kalacaklardır. Bu, Allah'ın gerçek vaadidir. Allah'dan daha doğru sözlü kim olabilir? 123 - İş, ne sizin kuruntunuza, ne de kitap ehlinin kuruntusuna göredir. Kötülük yapan, o yüzden cezalandırılır. O, kendisine Allah'tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı bulabilir. 124 - Erkek veya kadın, kim mümin olur da güzel amellerden işlerse, işte onlar cennete girerler. Zerre kadar da haksızlığa uğratılmazlar. 125 - İyilik yaparak kendisini Allah'a teslim eden ve İbrahim'in dinine dosdoğru olarak tâbi olan kimseden, din bakımından daha iyi kim olabilir? Allah, İbrahim'i dost edinmişti. 126 - Göklerde ve yerde olanların hepsi Allah'ındır. Allah, her şeyi kuşatıcıdır. 127 - Kadınlar hakkında senden fetva isterler. De ki Onlar hakkındaki fetvayı size Allah veriyor Yazılmış hakları olan mirası kendilerine vermediğiniz ve nikahlanmayı istemediğiniz öksüz kızlar ve zavallı çocuklara ve bir de yetimlere adaletle davranmanız hakkında Kitap'ta size okunan âyetler vardır. Sizin her yaptığınız iyiliği, muhakkak Allah bilir. 128 - Eğer bir kadın kocasının geçimsizliğinden, yahut kendisinden yüz çevirmesinden endişe ederse, aralarında bir sulh yapmalarında, onlara bir günah yoktur. Sulh hep hayırlıdır. Zaten nefisler kıskançlığa hazırdır. Eğer iyi geçinir ve geçimsizlikten sakınırsanız, şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır. 129 - Kadınlarınız arasında her yönden adaletli davranmaya ne kadar uğraşsanız buna güç yetiremezsiniz. Bari birisine tamamen kapılıp da diğerini askıya alınmış gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve haksızlıktan korunursanız, şüphesiz Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir. 130 - Eğer karı-koca birbirlerinden ayrılacak olurlarsa, Allah, onların her birini geniş lutfuyla muhtaç bırakmaz. Allah'ın lutfu geniştir, hikmeti büyüktür. 131 - Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Sizden önce kendilerine kitap verilenlere ve size Allah'tan korkmanızı emrettik. Eğer inkâr ederseniz, biliniz ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Allah hiçbir şeye muhtaç değildir, hamd ve senâ O'na yakışır. 132- Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Vekil olarak Allah yeter. 133 - Ey insanlar! Eğer Allah dilerse sizi giderir de başkalarını getirir. Ve Allah, buna kadirdir. 134 - Kim dünya nimetini isterse, bilsin ki dünya ve ahiret nimeti Allah katındadır. Allah her şeyi çok iyi işiten ve çok iyi görendir. 135 - Ey iman edenler! Adaleti ayakta tutan ve kendiniz, ana-babanız ve yakın akrabanız aleyhine de olsa, yalnız Allah için şahitlik eden kimseler olunuz. Zira zengin de olsa, fakir de olsa, Allah ikisine de sizden daha yakındır. Nefsinizin arzusuna uyarak adaletten uzaklaşmayın. Eğer şahitlik ederken dilinizi eğer, bükerseniz veya çekinirseniz, şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır. 136 - Ey iman edenler! Allah'a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği Kitab'a, ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse sapıklığın en koyusuna düşmüş olur. 137 - İman edip sonra inkâr eden, sonra iman edip tekrar inkâr eden, sonra da inkârlarında ileri gidenleri Allah ne bağışlayacak, ne de doğru yola eriştirecektir. 138 - Münafıklara da haber ver ki, kendileri için çok acı bir azab vardır. 139 - Onlar, müminleri bırakıp kâfirleri dost ediniyorlar. Onların yanında izzet ve şeref mi arıyorlar? Halbuki bütün izzet ve şeref Allah'a aittir. 140 - Allah size Kitab Kur'anda "Allah'ın âyetlerinin inkâr edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, başka bir söze geçmedikleri müddetçe, o kâfirlerle oturmayın. Aksi halde siz de onlar gibi olursunuz" diye hüküm indirdi. Muhakkak ki Allah, münafıkların ve kâfirlerin hepsini cehennemde toplayacaktır. 141 - Onlar sizi gözetleyip dururlar. Eğer Allah tarafından size bir zafer nasip olursa "Biz sizinle beraber değil miydik?" derler. Şayet kâfirlerin zaferden bir payı olursa Bu defa da onlara "Size üstünlük sağlayarak sizi müminlerden korumadık mı?" derler. Allah, kıyamet gününde aranızda hükmünü verecektir. Allah, müminlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir. 142 - Münafıklar, Allah'ı aldatmaya çalışırlar. Halbuki Allah, onların oyunlarını başlarına geçirecektir. Onlar, namaza kalktıkları zaman tembel tembel kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar. Allah'ı pek az anarlar. 143 - Münafıklar, küfür ile iman arasında bocalamaktadırlar. Ne bu müminlere bağlanırlar, ne de şu kâfirlere. Allah kimi doğru yoldan saptırırsa, sen artık ona kurtuluş yolu bulamazsın. 144 - Ey iman edenler! Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin. Kendi aleyhinizde Allah'a apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz? 145 - Şüphesiz ki münafıklar, cehennem ateşinin en aşağı tabakasındadırlar. Onlara bir yardım edici de bulamazsın. 146 - Ancak tevbe edenler, durumlarını düzeltenler, Allah'a sarılanlar ve Allah için dinlerine samimi olarak bağlananlar müstesna. İşte bunlar müminlerle beraberdirler. Allah, müminlere büyük bir mükafat verecektir. 147 - Eğer şükreder ve iman ederseniz Allah size azabı ne yapar? Allah, şükredenlerin mükafatını veren ve her şeyi bilendir. 148 - Allah, zulme uğrayanların dışında, çirkin sözün açıkça söylenmesinden hoşlanmaz. Allah her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla bilendir. 149 - Bir hayrı açıklar yahut gizlerseniz, yahut da bir kötülüğü bağışlarsanız, biliniz ki, Allah da çok bağışlayıcıdır, her şeye hakkıyla kadirdir. 150 - Onlar, Allah'ı ve peygamberlerini inkâr ederler, Allah ile peygamberlerinin arasını ayırmak isterler. "Kimine inanırız, kimini inkâr ederiz" derler. Bu ikisinin imanla küfrün arasında bir yol tutmak isterler. 151 - İşte onlar gerçek kâfirlerdir. Biz de kâfirlere alçaltıcı bir azab hazırlamışızdır. 152 - Allah'a ve peygamberlerine iman edenler ve onlar arasında ayırım yapmayanlara Allah pek yakında mükafatlarını verecektir. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir. 153 - Kitap ehli, senden, kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyorlar. Musa'dan bundan daha büyüğünü istemişler ve "Allah'ı bize açıkça göster" demişlerdi. Haksızlıkları sebebiyle onları yıldırım çarptı. Sonra kendilerine açık deliller geldiği halde buzağıyı tanrı edinmişlerdi. Onları bundan dolayı da affettik. Ve Musa'ya açık bir delil yetki verdik. 154 - Söz vermeleri için Tur dağını üzerlerine kaldırdık. Onlara "O kapıdan secde ederek girin" dedik. Yine onlara "Cumartesi yasağını çiğnemeyin" dedik ve onlardan sağlam bir söz aldık. 155 - Verdikleri sözden dönmeleri, Allah'ın âyetlerini inkâr etmeleri, haksız yere peygamberlerini öldürmeleri ve "kalblerimiz kılıflıdır" demelerinden dolayı başlarına türlü belalar verdik. Doğrusu Allah, inkârları sebebiyle onların kalplerini mühürlemiştir. Pek azı hariç onlar inanmazlar. 156 -Kalblerinin mühürlenmesinin diğer bir sebebi de İsa'yı inkâr etmeleri ve Meryem'e büyük bir iftirada bulunmalarıdır. 157 - Bir de "Biz Allah'ın peygamberi Meryem oğlu İsa Mesih'i öldürdük" demeleridir. Oysa onu ne öldürdüler, ne de astılar. Fakat öldürdükleri kimse, onlara İsa gibi gösterildi. Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, ondan yana tam bir kuşku içindedirler. O hususta bir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Onu kesinlikle öldürmediler. 158 - Fakat Allah onu kendisine yükseltmiştir. Allah, aziz daima üstündir, hikmet sahibidir. 159 - Kitap ehlinden hiçbir kimse yoktur ki, ölmeden önce ona İsa'ya iman etmiş olmasın. Kıyamet gününde o, onlara şahitlik edecektir. 160-161 - Yahudilerin zulmetmeleri ve birçok kimseleri Allah yolundan alıkoymaları, yasaklandıkları halde faiz almaları ve insanların mallarını haksız yere yemeleri sebebiyle daha önce kendilerine helâl kılınan temiz şeyleri haram kıldık. Onlardan kâfir olanlara can yakıcı bir azap hazırladık. 162 - Fakat onlardan ilimde derinleşmiş olanlar ve iman edenler, sana indirilene ve senden önce indirilenlere iman ederler. Onlar, namazı kılan, zekatı veren, Allah'a ve ahiret gününe iman edenlerdir. İşte onlara büyük bir mükafat vereceğiz. 163 - Muhakkak biz, Nuh'a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torunlarına, İsa'ya, Eyyûb'a, Yunus'a, Harun'a ve Süleyman'a da vahyettik. Davud'a da Zebur'u verdik. 164 - Daha önce sana anlattığımız peygamberlerle, anlatmadığımız başka peygamberlere de vahyettik. Ve Allah Musa ile de konuştu. 165 - Peygamberleri müjdeciler ve azab habercileri olarak gönderdik ki, peygamberlerden sonra insanların Allah'a karşı bir bahaneleri olmasın. Allah mutlak üstündür, yegane hikmet sahibidir. 166 - Fakat Allah, sana indirdiğini kendi ilmiyle indirmiş olduğuna şahitlik eder. Melekler de buna şahitlik ederler. Allah'ın şahitliği de kafidir. 167 - Şüphesiz inkâr edip, insanları Allah yolundan alıkoyanlar, derin bir sapıklığa düşmüşlerdir. 168 - Muhakkak Allah, inkâr edenleri ve zulmedenleri ne bağışlar, ne de doğru bir yola eriştirir. 169 - Onları ancak cehennemin yoluna iletecek ve onlar orada ebedî olarak kalacaklardır. Bu ise Allah'a çok kolaydır. 170 - Ey insanlar, Resul size, Rabbi'nizden hakkı gerçeği getirdi. Kendi yararınıza olarak ona inanın. Eğer inkâr ederseniz, bilin ki göklerde ve yerde olanların hepsi Allah'ındır. Allah bilendir, hikmet sahibidir. 171 - Ey kitab ehli! Dininizde taşkınlık etmeyin ve Allah hakkında ancak doğru olanı söyleyin! Meryem oğlu İsa Mesih, sadece Allah'ın elçisi, Meryem'e atmış olduğu kelimesi ve O'ndan bir ruhtur. Allah'a ve peygamberlerine inanın Allah üçtür demeyin. Kendi yararınız için buna son verin. Muhakkak ki Allah tek bir ilâhtır. O, çocuk sahibi olmaktan yüce münezzehdir. Göklerdeki ve yerdekilerin hepsi O'nundur. Vekil olarak Allah yeter. 172 - Hiçbir zaman Mesih de Allah'ın bir kulu olmaktan çekinmez, Allah'a yakın melekler de. Kim O'na kulluk etmekten çekinir ve büyüklük taslarsa bilsin ki O, onların hepsini huzuruna toplayacaktır. 173 - İnanıp güzel işler yapanlara gelince, onların mükafatlarını eksiksiz ödeyecek ve lütfundan onlara daha fazlasını da verecektir. Allah'a kulluktan çekinip büyüklük taslayanlara da şiddetli bir şekilde azab edecek ve onlar Allah'dan başka kendilerine ne bir dost, ne de bir yardımcı bulamayacaklardır. 174 - Ey insanlar! Size Rabbinizden bir delil Muhammed geldi ve size apaçık bir nur indirdik. 175 - Allah'a inanıp O'na sımsıkı sarılanları Allah, kendisinden bir rahmet ve lutfa sokacak ve kendisine varan dosdoğru yola iletecektir. 176 - Senden fetva istiyorlar. Deki "Allah size kelâle babasız ve çocuksuz kimse nin mirası hakkında hükmünü açıklıyor Çocuğu olmayan, fakat kız kardeşi bulunan bir kişi ölürse, bıraktığı malın yarısı o kız kardeşinundur. Çocuğu olmayan kız kardeş ölürse, erkek kardeş ona varis olur. Eğer ölenin iki kız kardeşi varsa, bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer kardeşler erkek ve kız olurlarsa, erkeğin hissesi, iki kızın hissesi kadardır. Şaşırmamanız için Allah size hükümlerini açıklıyor. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. Nisa Suresi Faydaları Nisa Suresi faziletleri hakkında pek çok kaynakta çeşitli rivayetler mevcuttur. Birçok sahih hadis kitabında Peygamber Efendimizin gece kıldığı namazlarında Nisa Suresini okuduğu aktarılmıştır. Ayrıca Rasulullah, Nisa Suresinin 31, 40, 48 ve 110. ayetleri için "Bana dünyanın tamamından daha sevgilidir" buyurmuştur. Peygamber Efendimiz bir hadisinde; Nisa Suresini okuyan kimsenin miras alabilecek durumda olan tüm kadın ya da erkek inananların tamamına sadaka vermiş hükmünde olacağını söylemiştir. Başka bir rivayete göre Rasulullah, Nisa Suresini okumanın köle azat etmekle aynı sevaba sahip olduğunu buyurmuştur. Nisa Suresini okuyanların Allah'ın affına mazhar kılınacağı ve şirkten uzak kalacağı rivayet edilmiştir. Akrabaların arasında bulunan nifak ya da anlaşmazlıkları yok etmek için Nisa Suresi okumak tavsiye edilmiştir. Nisa Suresi okumanın aile içine dirlik, düzen ve muhabbet getirdiği nakledilmiştir. Nisa Suresinin 64 ve 110. ayet-i kerimelerini okuyanların tüm günahlarının affedileceği söylenmiştir. Yeni evlenen kızlara gelin gittiği aile tarafından sevilmeleri için Nisa Suresini okumaları nasihat edilmiştir. Ayrıca surenin 174 ve 175. ayetlerini bir kağıda yazarak gül suyu dolu bir kabın içine koyup ardından kaba su ekleyerek geline içirmenin de bu hususta faydalı olduğu inancı yaygındır. Nisa Suresi Ne Anlatıyor? Konusu itibarı ile Nisa Suresi kadın hakları ile kadının hukuki ve sosyal konumuna dair hususlara yönelmiştir. İslam hukuku açısından da son derece önemli olan sure, kadın erkek ilişkisinde yaşanabilecek çeşitli durumlara dair de sınırlar çizmiştir. Miras paylaşımı gibi tamamen hukuki meselelere de değinen Nisa Suresi, fıkıh kaynaklarında da geniş yer ayrılan bir suredir. Nisa Suresi Tefsiri Nisa Suresi; özellikle kadın erkek eşitliği tartışmalarında sıklıkla atıf yapılan bir suredir. Özellikle surenin 34. ayeti bu hususta kimi zaman tartışmaların ortaya çıkmasına sebep olabilmektedir. Ancak kimi dini kaynaklarda Nisa Suresi 34. ayet tefsiri yapılırken bahsedilen üstünlüğün genel geçer bir üstünlük olarak algılanmaması gerektiğine dikkat çekilmektedir. Özellikle günümüze yakın yorumlar; bu üstünlüğü hukuki ya da sosyal bir üstünlük olarak algılamaktan çok yaratılıştaki farklılığa işaret eden bir ibare olarak değerlendirmektedir. Nisa Suresinin tamamının Diyanet tefsirine aşağıdaki bölümden erişebilirsiniz. Kur’ân-ı Kerîm’de “ey insanlar!” hitabının hedef kitlesi yalnızca müminler değil, bütün insanlardır. Bu sebeple âyette “Allah’a saygısızlıktan sakının” yerine “Rabbinizden sakının” meâlinde bir ifade kullanılmıştır. Bunu, insanların yaratıcı ile kulluk ilişkisine “Allah ve ilâh”, insan olarak yaratılma ve geliştirilme ilişkilerine ise rab isminin uygun düşmesiyle izah etmek mümkündür. Zira bu isim, yaratmayı ve yaratılana belli özellikler içinde var oluş imkânı vermeyi ifade etmektedir. Hitabın, arkadan gelecek hükümler bakımından, hiçbir fark gözetmeksizin bütün insanları hedeflemiş olmasının ikinci delili de insanlar arasındaki ilişkilere –biri geniş, diğeri nispeten dar olan– iki unsuru temel kılmış olmasıdır a Bütün insanların asıl maddesi, özü olan “nefis”, b İlk rahimden bütün insanların annesi olan Havvâ’nın rahminden son rahime her bir insanın annesinin rahmine kadar gelen rahimler. Yaratanı bir, özü ve aslı bir, ilk oluşta anası babası bir, sonraki oluşlarda da soyu ve ailesi bir olan insanların yalnızca bu birlikten kaynaklanan birtakım hakları ve ödevleri bu mânada insan hakları olacaktır, olmalıdır; Nisâ sûresi de bu hakların ve ödevlerin önemli bir kısmını açıklamak üzere gönderilmiştir. Kur’an’da nefis çoğulu enfüs, “insan, insanın veya başka bir şeyin kendisi, insanın hayatta iken insan olmasını sağlayan insanın onun sayesinde, ona sahip olduğu için insan olduğu, ölünce de ebedî varlığını devam ettiren unsuru” mânalarında kullanılmıştır. Bazı âlimler, filozoflar ve sûfîler ruh ile nefsi aynı varlığın iki adı olarak açıklamışlar meselâ bk. Gazzâlî, İhyâ’, III, 2 vd., bazıları ise nefis ile ruhu farklı mahiyetler olarak tanımlamışlardır. İkinci tanımlamaya göre Allah Teâlâ her bir insan için tıpkı bedeni gibi bir de nefis yaratır, Şah Veliyyullah’ın “neseme” adını verdiği bu nefis, insanın hayatı boyunca yapıp ettiklerine göre mânevî bir yapı ve kişilere göre farklı özellikler kazanır. Ruh ise şahsî değil umumidir; tek bir enerji merkezinden gelip ampulleri aydınlatan elektrik gibidir ve ilâhîdir, Allah’a aittir, “halk âlemi”ne değil “emir âlemi”ne dahildir, nefis için Allah’ın rızâsına götüren yolu aydınlatır veya onu bu yola çeker. İnsanın tabiatında ve yapısında Allah’ın rızâsına aykırı yola çeken güçler de heyecanlar, güdüler, ihtiyaçlar vardır, ayrıca şeytanın da işi, insanı Allah yolundan saptırmaya çalışmaktır. İnsan nefis, aldığı eğitim ve iradesi sayesinde bu iki çekim merkezi arasında mücadele ve imtihan vererek dünya hayatında kulluğunu ve tekâmülünü gerçekleştirmeye çalışır; “emmâre” kötüye çeken, kötüyü emreden nefis olmaktan kurtularak, “levvâme” kendini tenkit eden, kınayan, “mülheme” ilâhî ilhama mazhar olan, “mutmainne” şüphelerden ve geçici zevk bağımlılığından kurtularak huzura eren, “râdıye” Allah’ın takdirine razı olan, “merdıyye” Allah’ın rızâsına mazhar olan nefis basamaklarına veya derecelerine tırmanmak için çabalar Şah Veliyyullah, et-Tefhîmâtü’l-ilâhiyye, I, 222; II, 216 vd.; Hüccetullâhi’l-bâliga, I, 38-40, 58-61. Âyette önce “sizi bir tek nefisten yaratan” denilmiş, sonra “ondan da eşini yaratan” buyurulmuştur; insanlardan her birinin babası ve anası bulunduğuna, her birey üreme kanunları çerçevesinde meydana geldiğine göre burada “nefisten, ondan yaratan” sözünü “onun bir parçasından” meselâ kaburgasından şeklinde değil, “onun özünden, ona benzer misli olan asıldan ve kökten buradaki ifadeye göre nefisten yaratan” şeklinde anlamak gerekir. Nitekim “Onlara ısınıp kaynaşasınız diye size kendi türünüzden nefislerinizden eşler yaratıp aranıza sevgi ve şefkat duyguları yerleştirmesi de O’nun kanıtlarındandır” meâlindeki âyette de bu kelime aynı mânada kullanılmıştır Rûm 30 /21. Nahl 16 /72 ve Şûrâ 42/11 sûrelerinde de benzer ifadeler vardır. Bütün bu âyetlerde “nefsinden yaratmak”, “vücudunun bir parçasından yaratmak” mânasında değildir. Buna göre meâli ve numaraları verilen âyetler, Havvâ’nın aslının, Âdem’in kaburgası olduğu şeklindeki yaygın inancın delili olamaz. Havvâ’nın veya kadınların eğri kaburgadan yaratıldığını ifade eden hadisler, kadınla erkeğin tabii fıtrî olan ve değişmemesi gereken farklılıklarını ve özelliklerini anlatmak üzere yapılmış bir benzetmedir, mecazî bir anlatımdır. Nitekim bazı rivayetlerde açıkça “Kadın kaburga gibidir” buyurulmuştur Buhârî, “Nikâh”, 79, 80; Müsned, V, 151. Hadislere göre kadınları erkeklere benzetmeye, tabii özelliklerini yok etmeye kalkışmak, eğimli yaratılmış kaburga kemiğini düz hale getirmeye uğraşmak gibidir. Kaburga ancak kavisli olduğunda uygun, sağlam ve kâmildir, fonksiyonunu yerine getirir; düz olsaydı akciğerin şekline uymaz ve onu koruyamazdı. Şu halde onu düzeltmeye çalışmak bozmaya ve kırmaya çalışmak demektir. Âdem ile Havvâ yaratıldıktan sonra bunlardan birçok erkek ve kadının meydana getirildiği ve yeryüzüne dağıtıldığı ifade buyurulmaktadır. Bazı müfessirler dünyada yalnızca bir erkekle bir kadının bulunduğu bir zamanda bunların çocuklarının nasıl çocuk meydana getirebilecekleri üzerinde durmuş ve “birinci batında ikiz doğan bir erkek ve bir kızın, ikinci batında yine ikiz doğan bir kız ve bir erkekle evlendiklerini, o tarihte başka yolu bulunmadığı için Allah’ın farklı batınlarda doğan kardeşler arasında evlenmeyi câiz kıldığını ifade etmişlerdir Tabâtabâî, IV, 146. Bize göre böyle bir tasavvur zaruri değildir; çünkü Allah Teâlâ’nın insanı nasıl yarattığını açıklayan âyetlerde topraktan, çamurdan, nefisten ve Allah’ın ruhundan üflemesiyle yaratıldığı kayıtları ve şekilleri vardır. Son şekil Hz. Îsâ’nın yaratılmasıyla ilgilidir. Meryem, bir erkekle beraber olmadan Allah’ın ruhundan üflemesi Enbiyâ 21/91; Tahrîm 66/12 ve bunun açıklaması mahiyetinde olan “ruhun insan şekline bürünüp Meryem’e görünmesi”yle Meryem 19/17 hamile kalmış ve Allah’ın ona ulaştırdığı bir “kelimesi” Nisâ 4/171 olarak Hz. Îsâ’yı doğurmuştur. Kezâ Hz. Zekeriyyâ bir zürriyet vermesi için rabbine dua etmiş, rabbinin de duasını kabul ederek Yahyâ’yı ona vereceğini müjdelemesi üzerine “kendisinin yaşlandığını, eşinin de çocuktan kesildiğini” ifade ederek bunun nasıl olacağını sormuştu. Rabbin ona cevabı şöyle olmuştur “İşte böyle; Allah dilediğini yapar” Âl-i İmrân 3/40; “... O, bana kolaydır; daha önce, sen hiçbir şey değilken seni de yaratmıştım” Meryem 19/9. Hz. Âdem’in yaratılmasında ana da yoktur baba da; Hz. Îsâ’nın yaratılmasında yalnızca ana vardır; Hz. Yahyâ’nın yaratılmasında ana ve baba vardır, fakat çocuk yapma kabiliyetleri mevcut değildir. Kur’ân-ı Kerîm’de ve sağlam rivayetlerde “kardeşlerin birbiriyle evlendikleri” bilgisi verilmediğine göre ilk yaratılan erkekle kadından birçok erkek ve kadının türetilmesinin nasıl olduğunun bilinmediğini, yukarıda zikredilen şekillerden birine göre veya bir başka şekilde yaratma ve çoğaltmanın olabileceğini ifade etmek bize daha uygun görünmektedir. Akrabalık bağının sıla-i rahim hakkını vermemekten sakınmanın, Allah’ın emirlerine aykırı davranmaktan sakınma ile beraber zikredilmesi İslâm’da akrabalık ilişkisine ne kadar önem verildiğine güçlü ve açık bir işaret teşkil etmektedir. Ayrıca bu giriş, sûrede “ana, kız kardeş, eş” gibi sıfatlarla erkeğe bağlı aralarında akrabalık veya akid ilişkisi bulunan kadınların haklarına riayet edilmesi gerektiğine ve bunun Allah’ın emirlerine riayet mahiyetinde olduğu hükmüne de işaret etmekte, gelecek hükümler için mânevî bir müeyyide sağlamaktadır. Nisa Ne Demek? Sureye ismini veren "nisa" kelimesinin Türkçe karşılığı "kadınlar"dır. Sure daha çok kadınların hakları ve statüleriyle ilgili konulardan bahsettiği için bu ismi almıştır. Nisa Suresi Kaç Ayet? Kur'an-ı Kerim'in uzun surelerinden biri olan Nisa Suresi, 176 ayetten oluşur. Nisa Hangi Surede Bulunur? Nisa Suresi, Kur'an-ı Kerim'de bulunan müstakil surelerden biridir. Dolayısıyla herhangi bir surenin çatısı altında bulunmaz. Ancak Nisa Suresinin "Suretü'n-Nisa el-kübra" ismiyle de anıldığını belirtmek gerekir. Çünkü Kur'an-ı Kerim'de kadınların haklarından bahseden bir başka sure daha vardır. Nitekim bu doğrultuda Talak Suresine de "Suretü'n-Nisa es-suğra" denmiştir. Nisa Suresi Nerede İndirilmiştir? İslam kaynaklarındaki genel kabule göre Nisa Suresi Medine döneminde nazil olmuştur. Nisa Suresi Ne Zaman Okunur? Kur'an-ı Kerim'de bulunan diğer sureler gibi Nisa Suresinin de okunmasında herhangi bir zaman ya da mekan engeli yoktur. Dolayısıyla münasip olan her zamanda okunabilir. Ancak pek çok rivayette Rasulullah'ın bu sureyi özellikle gece namazlarında okuduğu vurgulanmıştır. Nisa Suresi Ne İçin Okunur? Akrabaların arasındaki anlaşmazlıkları gidermek için Nisa Suresi okunabilir. Nisa Suresi okuyarak Allah'tan af dilemenin affa vesile olduğu söylenmiştir. Gelinlere, yeni evlerinde hoş karşılanmak için Nisa Suresi okumaları tavsiye edilmiştir. Nisa Suresinin aile içerisine taze bir muhabbet getirdiğine inanılır. Nisa Suresi Abdestsiz Okunur Mu? Nisa Suresini ezberden okumak için abdest almak gerekmez. Ancak Kur'an-ı Kerim'e abdestsiz el sürmek İslam örfünde hoş karşılanmamaktadır. Dolayısıyla mushaf üzerinden okumak için abdest alınmalıdır. Nisa Suresi Nasıl Ezberlenir? Nisa Suresi, uzun olması bakımından ezberlemek için ciddi çaba harcanması gereken bir suredir. Dolayısıyla sureyi ezberlemek için hafızların da kullandığı çeşitli tekniklerden yararlanmak verimli olabilir. Bir baştan bir sondan ayet ya da sayfa başından birer ayet ezberlemek gibi yöntemler bunlara örnek gösterilebilir. Nisa Suresi Yerine Ne Okunabilir? Nisa Suresini ezberlemek pek çok kimseye oldukça meşakkatli gelebilir. Nitekim deneyip muvaffak olamamak da son derece mümkündür. Bu durumda olan kimselerin Nisa Suresi yerine Kur'an-ı Kerim'den herhangi bir sure okumasında bir sakınca yoktur.
❬ Önceki Sonraki ❭ Your browser doesn’t support HTML5 audio ۞ وَلَوْ يُعَجِّلُ ٱللَّهُ لِلنَّاسِ ٱلشَّرَّ ٱسْتِعْجَالَهُم بِٱلْخَيْرِ لَقُضِىَ إِلَيْهِمْ أَجَلُهُمْ ۖ فَنَذَرُ ٱلَّذِينَ لَا يَرْجُونَ لِقَآءَنَا فِى طُغْيَٰنِهِمْ يَعْمَهُونَ Ve lev yuaccilullâhu lin nâsiş şerresti’câlehum bil hayri le kudiye ileyhim eceluhum, fe nezerullezîne lâ yercûne likâenâ fî tugyânihim ya’mehûnya’mehûne. Eğer Allah, insanlara onların hemen hayra kavuşmayı istedikleri gibi, şerri de acele verseydi, elbette onların ecellerine hükmolunurdu. İşte biz, bize kavuşmayı ummayanları, kendi azgınlıkları içinde bocalar hâlde bırakırız. Türkçesi Kökü Arapçası ve eğer وَلَوْ acele verseydi ع ج ل يُعَجِّلُ Allah اللَّهُ insanlara ن و س لِلنَّاسِ kötülüğü ش ر ر الشَّرَّ acele istemeleri gibi ع ج ل اسْتِعْجَالَهُمْ iyiliği خ ي ر بِالْخَيْرِ hemen bitmiş olurdu ق ض ي لَقُضِيَ onların إِلَيْهِمْ süreleri ا ج ل أَجَلُهُمْ böyle bırakırız و ذ ر فَنَذَرُ kimseleri الَّذِينَ لَا ummayanları ر ج و يَرْجُونَ bize kavuşmayı ل ق ي لِقَاءَنَا فِي taşkınlıkları içinde ط غ ي طُغْيَانِهِمْ bocalar bir halde ع م ه يَعْمَهُونَ Diyanet İşleri Başkanlığı Eğer Allah, insanlara onların hemen hayra kavuşmayı istedikleri gibi, şerri de acele verseydi, elbette onların ecellerine hükmolunurdu. İşte biz, bize kavuşmayı ummayanları, kendi azgınlıkları içinde bocalar hâlde bırakırız. Diyanet Vakfı Eğer Allah insanlara, hayrı çarçabuk istedikleri gibi şerri de acele verseydi, elbette onların ecelleri bitirilmiş olurdu. Fakat bize kavuşmayı beklemeyenleri biz, azgınlıkları içinde bocalar bir halde kendi başlarına bırakırız. Elmalılı Hamdi Yazır Sadeleştirilmiş Eğer Allah, insanlara şerri, hayrın gelmesini istemekte acele ettikleri gibi, çabuklaştırsaydı, ecellerini kendilerine getiriverirdi. Fakat Bize kavuşmayı arzu etmeyenleri bırakırız, azgınlıkları içinde körü körüne giderler. Elmalılı Hamdi Yazır Eğer Allah, insanlara, hayrı çarçabuk istedikleri gibi, şerri de alelacele verseydi, onların hemen ecellerini getiriverirdi. Fakat bize kavuşmayı ummayanları kendi hallerine bırakırız da azgınlıkları içinde bocalayıp giderler. Ali Fikri Yavuz Eğer Allah, insanlara, hayrı çarçabuk istedikleri gibi, fenalığı da hemen acele olarak verseydi, muhakkak ecelleri son bulur biterdi. Fakat karşımıza çıkıp hesap vermeyi ummayanları, azgınlıklarında bırakırız, körü körüne giderler. Elmalılı Hamdi Yazır Orijinal Eğer Allah, insanlara şerri onların hayır ivercesine ivdikleri gibi ivecek olsa idi ecellerini kendilerine yetiriverir idi fakat likamızı arzu etmiyenleri bırakırız tuğyanlarında körkörüne giderler Fizilal-il Kuran Allah, insanlara iyiliği istedikleri çabuklukta kötülüğü verseydi, süreleri hemen bitirilirdi. Oysa biz, bizimle karşılaşacaklarını beklemeyenleri azgınlıkları içinde debelenmeye bırakırız. Hasan Basri Çantay Eğer Allah, insanlara hayrı çarçabuk istedikleri gibi şerri de alel´acele verseydi elbette onlara ecelleri hükmedilir, hepsi helak olub gider di. İşte biz, bize kavuşmayı ummayanları böyle azgınlıkları içinde serserî serserî dolaşmalarına meydan veriyoruz. İbni Kesir Eğer Allah insanlara hayrı çarçabuk istedikleri gibi, şerri de süratle verseydi, süreleri hemen bitmiş olurdu. İşte Biz, Bize kavuşmayı ummayanları böyle azgınlıkları içinde bocalamaya terkederiz. Ömer Nasuhi Bilmen Eğer Allah Teâlâ, nâsa, hayrı çarçabuk istedikleri gibi şerri de alelacele verecek olsa idi elbette onlara ecellerini yitirivermiş olurdu. Artık Bize kavuşmalarını ummayanları, kendi azgınlıkları içinde şaşkın bir halde bırakırız. Tefhim-ul Kuran Eğer Allah, onların hayra ulaşmak için çarçabuk davrandıkları gibi, insanlara şerri de çabuklaştırsaydı, mutlaka ecellerine hüküm verilirdi. İşte bize kavuşmayı ummayanları biz böylece tuğyanları içinde şaşkınca dolaşır bir durumda bırakırız.
❬ Önceki Sonraki ❭ Your browser doesn’t support HTML5 audio وَٱلسَّمَآءِ ذَاتِ ٱلرَّجْعِ Ves semâi zâtir rec’rec’ı. Yağmurlu göğe andolsun, Türkçesi Kökü Arapçası göğe andolsun س م و وَالسَّمَاءِ ذَاتِ dönüşlü ر ج ع الرَّجْعِ Diyanet İşleri Başkanlığı Yağmurlu göğe andolsun, Diyanet Vakfı 11-17 Dönüş sahibi olan yağmur yağdıran göğe, nebat ile yarılan yere yemin ederim ki Kur´an, hak ile bâtılı ayıran bir sözdür. O, asla bir şaka değildir. Onlar bir tuzak kurarlar, ben de bir tuzak kurarım. Kâfirlere mühlet ver, onları biraz kendi hallerine bırak pek yakında desteğimiz sana gelecek. Elmalılı Hamdi Yazır Sadeleştirilmiş Andolsun o dönüşlü göğe, Elmalılı Hamdi Yazır Andolsun o dönüşlü göğe, Ali Fikri Yavuz And olsun, o yağmur sahibi semâya, Elmalılı Hamdi Yazır Orijinal Kasem olsun o Semai zati rec´a Fizilal-il Kuran Yağmurun sahibi göğe. Hasan Basri Çantay Andolsun o dönüş saahibi olan göğe, İbni Kesir Andolsun o dönüş yeri olan göğe. Ömer Nasuhi Bilmen 11-12 Andolsun o dönüş sahibi olan semaya. Ve çatlayıp yarılan yeryüzüne. Tefhim-ul Kuran Dönüşlü olan göğe andolsun.
Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır. Veleudillennehum veleumenniyennehum veleâmurannehum feleyubettikunne âżâne-l-en’âmi veleâmurannehum feleyuġayyirunne ḣalkaAllâhic vemen yetteḣiżi-şşeytâne veliyyen min dûniAllâhi fekad ḣasira ḣusrânen mubînânOnları doğru yoldan saptıracağım, olmaz isteklere sürükleyeceğim, putlara hayvanlar adatacağım da onların kulaklarını yarmalarını, Allah'ın yarattığını bozmalarını emredeceğim. Allah'ı bırakıp Şeytan'ı dost edinen, apaçık bir zarara düşmüş, ziyana uğramıştır.Ardından “Onları muhakkak saptıracağım ve onları boş kuruntulara ve hayallere kaptırıp günahlara sokacağım, onlara emredeceğim; hayvanların kulaklarını yaracaklar böylesi bâtıl inançlara ve davranışlara sapacaklar ve yine emredip fısıldayacağım, Allah’ın yaratışını değiştirip bozacaklar. Kadınlar erkekleşecek, erkekler kadınlaşacak... İnsan tabiatına ve fıtrat dini olan İslam’a uymayan düşünce ve düzenlere kapılacaklar. Haramları helâl, helâlleri haram sayacaklar.” Artık kim, Allah’ın Hakk Dinini bırakıp, şeytanı ve uşaklarını dost edinip bâtıl düzenine uyarsa muhakkak o apaçık bir ziyana saptıracağım, boş hevesler ve özlemler ile dolduracağım. Ben onlara emredeceğim, onlar da putperestçe bir kurban âdeti olarak, hayvanların kulaklarını yaracaklar ve onlara yine emredeceğim, Allah'ın yaratılıştaki kanun ve prensiplerini değiştirecekler.” Ama Allah'ı bırakıpta şeytanı kendilerine rehber edinenler, kesinlikle ziyana uğrarlar.“Onları başlarına buyruk hale getirerek hak yoldan uzaklaşmalarına dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercihlerine imkân sağlayacağım. Mutlaka onları boş kuruntulara sevk edeceğim, kesinlikle onları idare edeceğim, sağmal hayvanların kulaklarını yaracaklar, putlar için bel yapacaklar. Şüphesiz onlara emredeceğim de, Allah'ın koyduğu dini, düzeni, yaratılışa uygun özellikleri, kanunları, safiyeti, masumiyeti, yapılan taahhüdü, kurulan düzeni bozarak değiştirecekler.” dedi. Kim Allah'ı bırakarak kulu durumundaki şeytanı, şeytan tıynetli ahlâksız azgınları, şeytanî güçleri dost, veli, koruyucu edinir, hâkimiyetine girerse, apaçık bir zarara, ziyana uğramış Kur’an-ı Kerim, 5/103; 7/30; 16/63; el-Lübâb, 7/25."Onları saptıracağım, kendilerini boş kuruntulara kaptıracağım ve onlara emredeceğim hayvanların kulaklarını yaracaklar, yine emredeceğim Allah'ın yarattığını değiştirecekler." Kim Allah'ı bırakıp şeytanı kendine dost edinirse şüphesiz o apaçık bir kayba -ne olursa olsunşaşırtıp-saptıracağım, en olmadık kuruntulara düşüreceğim ve onlara kesin olarak davarların kulaklarını kesmelerini emredeceğim ve Allah'ın yarattığını değiştirmelerini emredeceğim.' Kim Allah'ı bırakıp da şeytanı dost veli edinirse, kuşkusuz o, apaçık bir hüsrana gerçekten sapıtacağım, kendilerini uzun emellere düşürüp olmayacak kuruntularla aldatacağım ve elbette onlara emredeceğim de dâvarların kulakların putlara adamak üzre kesip yaracaklar. Çaresiz onlara emredeceğim de, Allah'ın yarattığını putlaştırarak, aslından çıkararak değiştirecekler.” Kim Allah'ı bırakıp da şeytanı bir dost edinirse, gerçekten açık bir ziyana onları saptıracağım, onları kuruntulu arzulara boğacağım, onlara emredeceğim, hayvanların kulaklarını kesecekler. Onlara emredeceğim, Allah’ın yaratma kanunlarını değiştirecekler.*” dedi. Artık kim, Allah’ın yerine şeytanı dost tutarsa, o çok büyük bir zarara uğramış demektir.* Deve beş kere hamile kalıp beşincisinde erkek yavru doğurunca, Araplar o devenin kulağını kesip onu kutsal sayarak kendilerine haram sayarlardı ve... Devamı..“Onları mutlaka saptıracağım, mutlaka onları boş kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar; onlara emredeceğim de Allah'ın yaratışını değiştirecekler!” Kim Allah'ın yerine şeytanı dost tutarsa, elbette açık bir ziyana saptırırım, onları umdururum, davarların kulakların kesmeyi Allahın yaptığını bozmayı, emrederim onlara», Allahı bırakıp da, şeytanı dost edinen, en koyu ziyandadırArdımdan mutlaka onları saptıracağım ve muhakkak onları olmayacak kuruntularla aldatacağım ve onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar böyle batıl inançalara sapacaklar. Yine onlara emredeceğim de Allah'ın yarattığını değiştirecekler.” Kim Allah'ı bırakıp da şeytanı rehber ve dost edinirse, elbette ki o apaçık bir ziyana uğramış demektir!Müşrikler putlara adadıkları hayvanların belli olması için kulaklarını keserek ikiye ayırırdı, Ayette şeytanın insanları kandırmak suretiyle putlara k... Devamı..118, 119. Allâh iblîse la’net itdi. İblîs didi ki "Senin ’ibâdından bir kısmını elde ideceğim, ânları dalâlete sevk ideceğim ânlara bazı hevesler telkîn ideceğim ba’zı hayvânların kulaklarını kesmelerini ve Allâh’ın halk itdiği tabi’î şeyleri bozmalarını tenbîh ideceğim kim Allâh’ın yerine şeytânı ma’bûd ittihâz ider ise pek zâhir bir tarzda felâkete Onlar Allah'ı bırakıp tanrıçalara taparlar ve "Elbette senin kullarından belli bir takımı alıp onları saptıracağım, onlara kuruntu kurduracağım, develerin kulaklarını yarmalarını emredeceğim, Allah'ın yarattığını değiştirmelerini emredeceğim" diyen, Allah'ın lanet ettiği azgın şeytana taparlar. Allah'ı bırakıp şeytanı dost edinen şüphesiz açıktan açığa kayba uğramıştır.“Onları mutlaka saptıracağım, mutlaka onları kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim de putlara adak için hayvanların kulaklarını yaracaklar. Yine onlara emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler.”[132] Kim Allah’ı bırakıp da şeytanı dost edinirse, şüphesiz o apaçık bir hüsrana yarattığının değiştirilmesi, hem maddî alanda, hem de fıtrat alanında gerçekleşebilir. Zamanımızda yeryüzünde doğal dengeyi bozucu her türlü ... Devamı..Onları mutlaka saptıracağım, muhakkak onları boş kuruntulara boğacağım, kesinlikle onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar putlar için nişanlayacaklar, şüphesiz onlara emredeceğim de Allah'ın yarattığını değiştirecekler» dedi. Kim Allah'ı bırakır da şeytanı dost edinirse elbette apaçık bir ziyana düşmüştür. Allah’ın yarattıklarını değiştirmek, canlıların tabiî şekil ve özelliklerini değiştirmek demektir. Hayvanların gereksiz yere kulak ve kuyruklarını ke... Devamı.."Onları saptıracağım, onları kuruntularla oyalayacağım, hayvanların kulaklarını yarmalarını böylece etlerini haram etmelerini emeredeceğim, ALLAH'ın yaratıklarını değiştirmelerini emredeceğim." Kim ALLAH yerine şeytanı dost ve egemen edinirse apaçık bir kayba denilen merasimle çocukların cinsel organlarını kesenler Afrika ülkelerinde kız çocuklarının klitorislerini sünnet edip cinsel organlarını par... Devamı..118,119. Allah o şeytana lanet etti. Ve o da "Elbette senin kullarından belirli bir pay alacağım, onları mutlaka saptıracağım, onları boş kuruntulara sokacağım, ve onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar, onlara emredeceğim de Allah'ın yaratışını değiştirecekler" dedi. Kim Allah'ı bırakıp da şeytanı dost edinirse, şüphesiz o, apaçık bir ziyana uğramış lâbüd onları sapıtacağım, ve her halde onları ümniyyelere düşürüb olmayacak kuruntularla aldatacağım, ve lâbüd onlara emr edeceğim de hayvanların kulaklarını dilecekler ve lâbüd onlara emredeceğim de Allahın halkını tağyir edecekler, ve her kim Allahı bırakıb Şeytanı veliyy ittihaz ederse şüphesiz açıktan açığa husrana düşmüştürMutlaka onları saptırıp, asılsız kuruntulara daldıracağım; onlara buyuracağım, davarların kulaklarını yaracaklar;¹ onlara buyuracağım, Allah'ın yarattığını bozacaklar². Kim, Allah'ın yanı sıra şeytanı veli edinirse, apaçık bir zarara uğramış olur. 1. Cahiliye Arapları, çeşitli nedenlerle kimi hayvanlardan yararlanmayı kendilerine yasaklamışlardı. Maide Suresi, ayet 103\te bu hayvanlar şu şekilde... Devamı..118,119. Allah onu rahmetinden koğdu. O da şöyle dedi Celâlin hakkı için, kullarından muayyen bir nasıyb edineceğim, onları behemehal sapdıracağım, onları mutlakaa olmayacak kuruntulara boğacağım, onlara kat'iyyen emredeceğim de davarların kulaklarını yaracaklar, onlara muhakkak emredeceğim de Allahın yaratdığını değiştirecekler». Kim Allahı bırakarak şeytanı bir yâr edinirse şübhesiz açıkdan açığa büyük bir ziyana düşmüşdür onları mutlaka dalâlete düşüreceğim, hem onları şübhesiz boş temennîleresevk edeceğim, hem onlara kesinlikle emredeceğim de gerçekten hayvanların kulaklarını yaracaklar2 ve yine onlara mutlaka emredeceğim de Allah'ın yarattığını şübhesiz değiştirecekler” dedi.3 Artık kim Allah'ı bırakıp da şeytanı dost edinirse, o takdirde muhakkak ki apaçık bir zararla hüsrâna uğramış olur.2Bâtıl bir inançla, câhiliye devrinde Arablar, bir dişi deve, beş defa doğurur da beşincisi erkek olursa, onun kulağını delerek işâretlerler ve ond... Devamı..“Onları saptıracağım, kuruntulara sürükleyeceğim, hayvanların eziyet olması için kulaklarını kesmelerini ve Allah’ın yarattıklarının şekillerini değiştirmelerini emredeceğim” dedi. Kim Allah’dan başka şeytanı yardımcı edinirse, apaçık bir ziyana uğramış de olsa ben onları yoldan çıkaracağım, ne de olsa ben onları umutlara düşüreceğim, ne de olsa ben onlardan davarlarının kulaklarını yarmalarını isteyeceğim, ne de olsa ben Allah’ın yarattığını bozmalarını isteyeceğim." Herkim Allah’ı bırakıp da Şeytan’ı kendine koruyucu edinecek olursa doğrusu ona yazığın yazığı 119. Allah ona lânet etsin, O, der ki * elbette senin kurallarından muayyen bir pay edineceğim [⁵] * elbette onları sapık kılacağım * elbette onları kuruntuya boğacağım [⁶] * elbette onlara emredeceğim ki davarların kulaklarını yarsınlar [⁷] * elbette onlara emredeceğim ki Allah/ın yarattığı şekli bozsunlar [⁸]. Herkim Allah/ı bırakarak şeytanı yâr edinirse apaçık bir ziyana girmiş olur.[5] Putlara adak kesmek gibi.[6] Hayat uzundur, kıyamet yoktur gibi.[7] Onlar putlara adak kılınacak dört ayaklı hayvanat-ı ehliyenin kulaklarını kese... Devamı..“Onları mutlaka saptırırım, mutlaka onları boş kuruntulara sokarım, onlara emrederim, onlar da hayvanların kulaklarını yararlar. Onlara emrederim, onlar Allah’ın yarattığını değiştirirler!” Kim Allah yerine şeytanı dost edinirse muhakkak o, apaçık bir ziyana uğramıştır.“Onları mutlaka saptıracağım, muhakkak onlara boş kuruntular kurduracağım, mutlaka onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar ve yine mutlaka onlara emredeceğim de Allah'ın yarattığını değiştirecekler” dedi. Kim Allah'ı bırakıp şeytanı veli edinirse, şüphesiz açıktan açığa hüsrana uğramıştır.“Onları saptıracak, boş ümitlerle oyalayıp duracağım. Onlara emredeceğim, sahte tanrılara adanmışlığın sembolü olarak hayvanların kulaklarını kesecekler; onlara emredeceğim, Allah’ın en şerefli yaratıkları insanların yaşaması için ortaya koyduğu dininin, aslında değiştirilemez kurallarını değiştirmeye zorlayacaklar. Böylece, fıtrat kanunlarını çiğnemeye, varlıklara yüklenen temel özellik ve onların asli fonksiyonlarını bozmaya uğraşacaklar. Sözgelimi, kadını erkeğe, erkeği kadına benzetecekler; doğal yöneliş ve içgüdüleri saptıracak, yetenekleri ve organları yaratılış gayelerinin dışında kullanıp çarpık ilişkilere girecekler. Hatta gece ve gündüz dahil her şeyi yaratılış gayesinin dışına çıkarmaya çalışacaklar. Sonunda yaratılış kanunlarına aykırı bir hayat tarzı ortaya koyacak, kendi dünyalarında Allah’ın istediği yaşama şekli olan dinini değiştirmiş olacaklar. Oysa kiKim Allah’ı bırakır da kendisine şeytanı bir rehber ve dost edinecek olursa, apaçık zarara uğramış demektir!“Onları saptırırım, kuruntu veririm. Onlara emrederim; Ehil Hayvanlar’ın kulaklarını yarsınlar! Onlara emrederim; Allah’ın yaratışını değiştirsinler!”. Kim Allah’ı bırakıp Şeytan’ı veliyy edinirse, açık bir zarar ile hüsrana baştan çıkaracağım, hepsini sonu hüsranla biten hayallere salacağım, Meselâ şans getirecek kesin diyeceğim hayvanlarının kulaklarını bile kesecekler, Meselâ bozun diyeceğin doğanın dengesini bile bozacaklar " diyebilen şeytan. Allah’ı bırakıp da şeytana yâr olanların sonu hüsrandır."Onları mutlaka saptıracağım. Kuruntulara sokacağım. Hayvanların kulaklarını yararak putlarınıza kurban olarak adayın diyeceğim. Onlar da dediklerimi yapacaklar. Emrimle Allah’ın yarattığını değiştirecekler." Bilsinler ki; kim Allah’ı bırakıp şeytanı dost edinirse, şüphesiz apaçık geri dönülmez kayba düşmüştür. Onları mutlaka saptıracağım, elbette onları boş kuruntulara boğacağım; elbette onlara emredeceğim fısıldayacağım ve hayvanların kulaklarını yaracaklar; elbette onlara emredeceğim ve Allah’ın yarattığını değiştirecekler.” [*] Kim Allah’ın dışında O’nu bırakır da şeytanı dost edinirse, elbette apaçık bir şekilde kaybetmiştir. [*]Bu ayette Yüce Allah’ın yaratma sistemine ve yarattığı şeylere sebepsiz yere müdahale etmenin şeytan kaynaklı bir işlem olduğuna ve bu türden uygulama... Devamı..118,119. Onlar kendilerine “Elbette Senin kullarından belirli bir kısmını alıp saptıracağım, onları boş kuruntulara sokacağım, onlara hayvanların kulaklarını yarmalarını¹ ve Allah’ın yarattığını değiştirmelerini² emredeceğim.” diyen ve Allah’ın lânet ettiği azgın şeytana taparlar. Allah’ı bırakıp da şeytanı dost edinenler, şüphesiz apaçık bir şekilde perişan Araplar, bir dişi deve beş defa doğurur ve beşincisi erkek olursa, kulağını yararlar ve ondan faydalanmayı haram sayarlardı. Bir de putlara ibadet i... Devamı..onları saptıracağım ve boş hevesler, özlemler ile dolduracağım; ben onlara emredeceğim, onlar da [putperestçe bir kurban âdeti olarak] develerin kulaklarını kesecekler; ve ben onlara emredeceğim, onlar Allah’ın mahlukatını ifsad edecekler!” ¹⁴¹ Ama Allah’ı bırakıp Şeytan’ı kendilerine rehber edinenler, kesinlikle ziyana Karş. 716-17. İslam öncesi Araplar, develerinden bir kısmını, kulaklarını keserek veya yararak putlarından birine veya ötekine adamayı âdet edinm... Devamı..“Ve onları saptıracağım, onları hep kuruntuların peşinden koşturacağım. Zira onlara emredeceğim hayvanların kulaklarını yaracaklar, yine ben onlara emredeceğim de Allah’ın yarattığı saf yapıyı değiştirecekler.” Kim Allah ile beraber şeytanı da veli edinirse, apaçık bir kayba ve ziyana uğramış olur. 36/60...64Onları saptıracağım ve kuruntularla oyalayacağım zira ben onlara emredeceğim, onlar da hayvanların kulaklarını kesecekler;[⁸³²] yine onlara emredeceğim, onlar Allah’ın yaratışını değiştirecekler!”[⁸³³] Fakat Allah’ı bırakıp şeytanı kendilerine veli edinenler, apaçık bir ziyana uğramış olurlar.[832] Mâide 103. âyette açıklanan bu uygulama, bazı hayvanları “kutsal” ilan edip salıverme şeklinde gerçekleşiyordu. Bunun nişanesi olarak da hayvanı... Devamı..Ve elbette onları saptıracağım ve elbette onları kuruntuya düşüreceğim ve muhakkak onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar ve herhalde onlara emredeceğim de Allah Teâlâ'nın yarattığını tağyir edeceklerdir.» Ve her kim Allah Teâlâ'dan başka şeytanı velî ittihaz ederse şüphe yok ki, pek açık bir ziyan ile ziyana düşmüş 119. O şeytana ki “Ya Rabbî, Senin kullarından mutlaka bir pay edineceğim. Mutlaka onları saptıracağım, onları birtakım temennilerle oyalayacağım. Onlara davarlarının kulaklarını yarmalarını emredeceğim de Allah'ın yarattığını değiştirecekler. ” dedi. Her kim Allah'ın yerine şeytanı dost edinirse, şüphesiz besbelli bir ziyana girmiştir. [5, 103; 7, 30; 16, 63]Burada Cahiliye araplarının bazı uygulamaları kınanmaktadır. Putlar namına kesilmek üzere adak edilen hayvanların kulaklarını yararlardı. Çocukların b... Devamı..Onları mutlaka saptıracağım, mutlaka onları boş kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim hayvanların kulaklarını yaracaklar; onlara emredeceğim Allah'ın yaratışını değiştirecekler! kim Allah'ın yerine şeytanı dost tutarsa, muhakkak ki açık bir ziyana uğramıştır."Onları doğrı yoldan şaşıracağım. İstedikleri şeylerle tûl-ü 'ömür ve mal gibi aldadup ümîde düşüreceğim, hayvânların kulaklarını kesüb yarmak ile Allâh'ın halkını tağyîr ile onlara emir ideceğim" didi. Allâh'dan gayrı olarak şeytânı dost ittihâz iden kimse âşikâr zarar ve hasar ile ziyân yoldan çıkaracağım. Onları beklentiler içine sokacağım. Onlara emredeceğim, en’âm’ın kulaklarını yaracaklar[1]. Onlara emredeceğim, Allah'ın yarattığını dinini kesinlikle değiştirecekler[2].” Bakın! Sizden kim o şeytanı, Allah ile arasına giren bir dost veli sayarsa apaçık bir hüsrana uğramış olur.[1] En'am; koyun, keçi, sığır ve devedir. Bunlar En'am 6/143-144. ayetlerde sayılmıştır. [2] - Fıtratı bozarlar. Rum Suresi 30/30. ayete göre Allah'ın... Devamı..Ve onları saptıracağım onları boş kuruntularla aldatacağım, onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar, onlara emredeceğim de Allah'ın yarattığını değiştirecekler.” Kim Allah'ı bırakıp da şeytanı veli edinirse, apaçık bir hüsrana uğramıştır.“Onları saptıracağım, onları kuruntularla avutacağım. Ben onlara emredeceğim, onlar da hayvanlarının kulaklarını kesecekler. Ben onlara emredeceğim, onlar da Allah'ın yarattığını değiştirecekler.” Artık kim Allah'ı bırakıp da kendisine şeytanı dost ve yardımcı edinirse, apaçık bir hüsrana düşmüş olur."Yemin olsun, onları saptıracağım, onları kuruntulara/hurafelere/anlamını bilmeden okumaya mutlaka iteceğim. Onlara mutlaka emir vereceğim de davarların kulaklarını yaracaklar; onlara muhakkak emredeceğim de Allah'ın yaratışını/yarattıklarını değiştirecekler." Kim Allah'ı bırakıp da şeytanı yandaş edinirse açık bir hüsrana kesinlikle yuvarlanmış olacaktır.“daħı azduram anları daħı buyuram anlara keseler ılķılar ķulaķların daħı buyuram anlara dondüreler Tañrı yaratmışın” ya'nį ḥelālı ḥarām eyleyeler haramı ḥelāl eyleyeler. daħı her kim duta şeyŧānı dost Tañrı’dan ayruķ bayıķ ziyānlu oldı ziyānlu olmaķ anları azġunluġa bıraḳur‐men yalan vadeler‐ile. Daḫı buyurur‐menanlara ḳulaḳların keseler ḥayvānlaruñ, daḫı buyurur‐men anlara taġyīr ide‐ler Tañrı ḫalḳını. Daḫı kim ki şeyṭānı dost idine Tañrı Taālādan özge, uluziyān eylemek dünyāyı ve hökmən doğru yoldan sapdıracaq, puç xülyalara salacaq, heyvanlarının qulaqlarını kəsməyi və Allahın yaratdıqlarını dəyişdirməyi əmr edəcəyəm! Allahı atıb Şeytanı özünə dost tutun şəxs, əlbəttə, açıq-aşkar ziyana surely I will lead them astray, and surely I will arouse desires in them, and surely I will command them and they will cut the cattle's ears, and surely I will command them and they will change Allah's creation. Whoso chooseth Satan for a patron instead of Allah is verily a loser and his loss is manifest."I will mislead them,629 and I will create in them false desires; I will order them to slit the ears630 of cattle, and to deface the fair nature created631 by Allah." Whoever, forsaking Allah, takes satan for a friend, hath of a surety suffered a loss that is Satan's deceptions are with false desires, false superstitions, and false fears. 630 Slitting the ears of cattle is just one instance of the super... Devamı..
nisa süresi 11 ve 12 ayet tefsiri