Examples - I was studying while he was making dinner. (O yemeği hazırlarken ben ders çalışıyordum) - While Ellen was reading, Tim was watching television. (Ellen kitap okurken Tim televizyon seyrediyordu.) - They were eating dinner, discussing their plans and having a good time. (Yemek yiyor, planları hakkında tartışıyor ve iyi
İngilizcede Simple Past Tense (İngilizce Geçmiş Zaman) Detaylı Konu Anlatımı İngilizcede Simple Past Tense (Geçmiş Zaman), adından da anlaşılacağı gibi geçmişten bahsederken kullanılır. Günlük hayatta en sık karşılaşacağınız tenslerden bir tanesidir. Dolayısıyla, doğru bir şekilde öğrenmek önemlidir.
Şimdi görülen geçmiş zamanı cümle içerisinde örneklerle belirtelim. Arabanın anahtarını kaybetti. Çok güzel bir resim yaptı. Yeni bir el arabası aldı. Ödevimi daha yeni yaptım. Dışarıda oynamadan eve geldi. Öğretmen akıllı tahtayı açtı. Yağmuru annesi evire çevire dövdü. Çağla okuldan geldi.
Genişzaman (genelde do-does olarak bilinir ) ile ilgili açıklamaları ( Elementary ) bölümünde ayrıntılı olarak bulabilirsiniz. Biz bu dersimizde ise pratik anlamda geniş zamanı nasıl kullanacağımızı örneklerle vereceğiz. TOP 500 ELEMENTARY WORD LIST ( A-K )
Yorumlar(2) Olumlu Geniş Zaman Cümleleri - I work in a school. (Ben bir okulda çalışırım.) - You live in New York. (Sen New York'ta yaşarsın.) - She works in a bank.
REGULARVERBS ( DÜZENLİ FİİLLER ) Birinci Adım: Simple Past Tense Positive Sentences ( Geçmiş Zamanda Olumlu Cümleler Kurma ) SIMPLE PAST TENSE İLE OLUMLU CÜMLE KURULUMU: Düzenli fiiller sonlarına -ed, -d ve -ied eklerini alırlar; bu eklere dersimizin ilerleyen bölümlerinde değineceğiz.. Ama öncelikle düzenli fiillerle olumlu
ogojTm. 14 dakikalık okuma İngilizce kısa hikayeler okuyarak reading kabiliyetini geliştirebilirsin. İngilizceyi ileri seviyede öğrenmek istiyorsan, bol pratik ve alıştırma yapman gerekiyor. Kısa İngilizce hikayeler okumak da bu alıştırmalardan biri. İngilizceyi akıcı şekilde kullanmak istiyorsan, bu dilin dil bilgisi kurallarını öğrenmen ve kelime dağarcığını her zaman geliştirmen çok önemli. İngilizce kısa metinler okurken bilmediğin kelimelerde sözlüğe bakarak yeni kelimeler öğrenebilirsin. Bu kelimeleri unutmamak için birkaç kez tekrar etmeni ve mümkünse bir yere yazmanı tavsiye ediyoruz. İngilizce seviyelere göre hazırlanmış İngilizce kısa hikayelerle bu dilde ne kadar geliştiğini gözlemleyebilirsin. Biz bu yazımızda daha çok A2 ve B2 seviyelerindeki İngilizce kısa hikayelere yer verdik. Yani temel ve orta seviye İngilizceye sahipsen, bu İngilizce kısa hikayeleri anlayabilmen gerekiyor. Bilgilerini kontrol edersin diye İngilizce Türkçe hikayeler olarak çevirdik! Türkçe İngilizce Kısa Hikayeler King Midas and The Golden Touch – Altın Dokunuş There once was a king named Midas who did a good deed for a Satyr. And he was then granted a wish by Dionysus, the god of wine. Bir zamanlar bir satire* iyilik yapmış Midas adında bir kral varmış. Daha sonra bu kral şarap tanrısı Dionysus tarafından bir dilekle ödüllendirilmiş. satir* Antik yunan mitolojisinde bir yaratık For his wish, Midas asked that whatever he touched would turn to gold. Despite Dionysus’ efforts to prevent it, Midas pleaded that this was a fantastic wish, and so, it was bestowed. Dileği için, Midas dokunduğu her şeyin altına dönüşmesini istemiş. Dionysos’un itirazlarına rağmen, Midas bunun harika bir dilek olduğunu savunmuş ve böylece dilek verilmiş. Excited about his newly-earned powers, Midas started touching all kinds of things, turning each item into pure gold. Yeni kazandığı yeteneklerle heyacanlanmış Midas, her türlü eşyaya dokunmaya, her bir eşyayı saf altına dönüştürmeye başlamış. But soon, Midas became hungry. As he picked up a piece of food, he found he couldn’t eat it. It had turned to gold in his hand. Ama çok geçmeden Midas acıkmış. Bir parça yiyeceği aldığı anda onu yiyemeyeceğini fark etmiş. Yiyecek elindeyken altına dönüşmüş. Hungry, Midas groaned, “I’ll starve! Perhaps this was not such an excellent wish after all!” Aç Midas sızlanmış, “Açlıktan öleceğim! Belki de bu o kadar da mükemmel bir dilek değildi!” Seeing his dismay, Midas’ beloved daughter threw her arms around him to comfort him, and she, too, turned to gold. “The golden touch is no blessing,” Midas cried. Midas’ın umutsuzluğunu gören sevgili kızı, onu teselli etmek için kollarını ona dolamış ve o da altına dönüşmüş. Midas, “Altın dokunuş bir lütuf değil!” diye ağlamış. Kral Midas’ın hikayesi sona erdi. Bu İngilizce kısa hikayede hangi kelimeleri bilmiyordun? Şimdi onları not etme ve çalışma zamanı. İngilizce öğrenirken tam desteğe ihtiyaç duyuyorsan, en iyi online İngilizce kursu Open English’te seni bekliyoruz. İngilizce Türkçe Kısa Hikayeler A Wise Old Owl – Bilge Yaşlı Baykuş There was an old owl who lived in an oak tree. Every day, he observed incidents that occurred around him. Bir meşe ağacında yaşayan yaşlı bir baykuş varmış. Her gün, çevresinde gerçekleşen olayları gözlemlermiş. Yesterday, he watched as a young boy helped an old man carry a heavy basket. Today, he saw a young girl shouting at her mother. The more he saw, the less he spoke. Dün, genç bir erkek çocuğun ağır bir sepet taşıyan yaşlı adama yardım ettiğini izledi. Bugün, annesine bağıran genç bir kız gördü. Ne kadar çok gördükçe, o kadar az konuşurdu. As the days went on, he spoke less but heard more. The old owl heard people talking and telling stories. Günler geçtikçe daha az konuştu fakat daha çok dinledi. Yaşlı baykuş, insanları konuşurken ve hikayeler anlatırken dinledi. He heard a woman saying an elephant jumped over a fence. He heard a man saying that he had never made a mistake. Bir filin çit üzerinden atladığını anlatan bir kadını dinledi. Asla yanlış yapmadığını söyleyen bir adamı dinledi. The old owl had seen and heard what happened to people. There were some who became better, some who became worse. But the old owl in the tree had become wiser, each and every day. Yaşlı baykuş insanların başına gelenleri görmüş ve dinlemişti. Bazıları daha iyiye, bazıları daha kötüye gitmişti. Fakat ağaçtaki yaşlı baykuş her geçen gün daha da bilgeleşmişti. Yaşlı bilge baykuşun hikayesi sona erdi. Bu İngilizce kısa hikayede hangi kelimeleri bilmiyordun? Şimdi onları not etme ve çalışma zamanı. Hızlıca İngilizce öğrenmek istiyorsan, Open English iletişim formunu şimdi doldur! Türkçe İngilizce Kısa Hikayeler Elephant and Friends – Fil ve Arkadaşları A lone elephant walked through the forest, looking for friends. She soon saw a monkey and asked, Can we be friends, monkey?’ Yalnız bir fil, ormanda arkadaş bulmak için yürümüş. Kısa bir süre sonra bir maymun görmüş ve “Maymun, arkadaş olabilir miyiz?” diye sormuş. The monkey quickly replied, You are big and can’t swing on trees as I do, so I cannot be your friend.’ Maymun çabucak cevaplamış, “Sen irisin ve ağaçların üzerinde benim gibi sallanamazsın, bu yüzden senin arkadaşın olamam.” Defeated, the elephant continued to search when it stumbled across a rabbit. She asked him, Can we be friends, rabbit?’ Hayal kırıklığına uğrayan fil, bir tavşana rastladığında aramaya devam ediyormuş. Tavşana sormuş, “Tavşan, arkadaş olabilir miyiz?” The rabbit looked at the elephant and replied, “You are too big to fit inside my burrow. You cannot be my friend.” Tavşan file bakmış ve cevaplamış. “Oyuğuma sığmayacak kadar büyüksün. Sen benim arkadaşım olamazsın.” Then, the elephant continued to search until she met a frog. She asked, “Will you be my friend, frog?” Ardından, fil bir kurbağayla karşılaşana kadar aramaya devam etmiş. “Kurbağa, arkadaşım olur musun?” diye sormuş. The frog replied, “You are too big and heavy; you cannot jump like me. I am sorry, but you can’t be my friend.” Kurbağa cevaplamış. “Sen çok büyük ve ağırsın; benim gibi zıplayamazsın. Üzgünüm ama benim arkadaşım olamazsın.” The elephant continued to ask the animals she met on her way, but always received the same reply. The following day, the elephant saw all the forest animals run in fear. She stopped a bear to ask what was happening and was told the tiger was attacking all the small animals. Fil, yolunda karşılaştığı hayvanlara sormaya devam etmiş, fakat her zaman benzer cevabı almış. Ertesi gün, fil orman hayvanlarının korkuyla kaçtığını görmüş. Ne olduğunu sornak için bir ayıyı durdurmuş ve ona bir kaplanın tüm küçük hayvanlara saldırdığı söylenmiş. The elephant wanted to save the other animals, so she went to the tiger and said, “Please, sir, leave my friends alone. Do not eat them.” Fil diğer hayvanları kurtarmak istemiş, bu nedenle kaplana gitmiş ve “Lütfen efendim, arkadaşlarımı rahat bırakın, onları yemeyin.” demiş. The tiger didn’t listen. He merely told the elephant to mind her own business. Kaplan dinlememiş. File sadece kendi işine bakmasını söylemiş. Seeing no other way, the elephant kicked the tiger and scared him away. Upon hearing of the brave tale, the other animals agreed, “You are just the right size to be our friend.” Başka bir yol göremeyen fil, kaplanı tekmeleyerek kaçırmış. Bu cesur hikayeyi duyan diğer hayvanlar, “Arkadaşımız olmak için tam doğru büyüklüktesin.” demişler. Fil ve arkadaşlarının hikayesi sona erdi. Bu İngilizce kısa hikayede hangi kelimeleri bilmiyordun? Şimdi onları not etme ve çalışma zamanı. Fil ve arkadaşları oldukça eski anonim bir hikaye. Bu nedenle Past Tense kullanımında “-mişli geçmiş zaman” olarak çeviri yaptık. İngilizcede Türkçedeki gibi “öğrenilen geçmiş zaman -miş” ayırımı olmadığı için çeviri yaparken içeriğin türüne göre karar veriyoruz. Doğal olarak masalsı anlatımlarda “-mişli geçmiş zaman” çevirisi yapabiliyoruz. Şimdi sırada yeni bir İngilizce kısa hikayemiz var. Kısa İngilizce Hikayeler Controlling Anger – Öfke Kontrolü Once, there was a young boy. This boy had problems controlling his anger. When he got angry, he would say the first thing that came to mind, even if it affected people. Bir zamanlar genç bir erkek çocuk varmış. Bu çocuk öfkesini kontrol etmede sorun yaşıyormuş. Sinirlendiğinde, insanları etkilese bile aklına gelen ilk şeyi söylermiş. One day, his father gifted him a hammer and a bundle of nails, then said, “Whenever you get mad, hammer a nail into the backyard fence.” Bir gün, babası ona bir çekiç ve bir paket çivi hediye etmiş, sonra “Ne zaman sinirlenirsen, arka bahçenin çitine bir çivi çak.” demiş. In the first days, the boy used up half of the nails. Over the next weeks, he used up fewer nails, until his temper was under control. Then, his father asked the young boy to remove a nail for each day he didn’t lose his temper. İlk günlerde, çocuk çivilerin yarısını kullanmış. Sonraki haftalarda, öfkesini kontrol altına aldıkça daha az çivi kulllanmış. Ardından, babası genç çocuktan öfkelenmediği her gün için bir çiviyi sökmesini istemiş. On the day when the boy removed his last nail, his father told him, “You have done good, boy. But, can you see the holes in the fence? The fence is never going to be the same. Likewise, when you say mean things in anger, you’ll leave a scar.” Çocuğun son çiviyi söktüğü gün, babası ona “İyi yaptın, oğlum. Fakat çitteki delikleri görebiliyor musun? Çit asla eskisi gibi olmayacak. Aynı şekilde öfkeyle kötü şeyler söylediğinde, yara izi bırakacaksın.” Öfke Kontrolü isimli Türkçe İngilizce hikayemiz sona erdi. Bu hikayede hangi kelimeleri ve zaman çekimlerini bilmiyordun? Şimdi onları öğrenme ve pratik yapma zamanı! İngilizce Kısa Hikayeler The Miser and His Gold – Cimri ve Altını There once was an old miser who lived in a house with a garden. The old miser used to hide all his gold coins under stones in his garden. Bir zamanlar bahçeli bir evde yaşayan yaşlı bir cimri varmış. Yaşlı cimri tüm altın paralarını bahçesindeki taşların altına saklarmış. Every night, before he went to bed, the miser went out into his garden to count his coins. He continued the same routine every day, but he never spent a single, golden coin. Her gece yatağa gitmeden önce, cimri paralarını saymak için bahçesine çıkarmış. Her gün aynı rutine devam etmiş ama asla tek bir altın para harcamamış. One day, a thief saw the old miser hiding his coins. Once the old miser went back into his house, the thief went to the hiding place and took all the gold. Bir gün, bir hırsız yaşlı cimrinin paralarını sakladığını görmüş. Yaşlı cimri evine geri döndüğünde, hırsız saklama yerine gitmiş ve tüm altınları almış. The following day, as the old man came out to count his coins, he found they were gone and started wailing loudly. His neighbor heard the cries and came running, asking what had happened. Upon learning what had occurred, the neighbor asked, “Why didn’t you just save the money inside your house where it would’ve been safe?” Ertesi gün, yaşlı adam paralarını saymak için dışarı çıktığında, paralarının gittiğini fark etmiş ve yüksek sesle ağlamaya başlamış. Ağlamasını duyan komşusu koşarak gemiş ve ne olduğunu sormuş. Neler olduğunu öğrenen komşu, “Neden paranı evinde, daha güvende olacağı yerde saklamadın?” diye sormuş. The neighbor continued, “Having it inside the house would make it easier to access when you need to buy something.” “Buy something?” answered the miser, “I was never going to spend my gold.” Komşu devam etmiş, “Evin içinde olması bir şeyler alman gerektiğinde erişmeni de kolaylaştırırdı.” “Bir şeyler almak?” diye yanıtladı cimri, “Altınlarımı asla harcamayacaktım.” When hearing this, the neighbor picked up a stone and threw it. Then, he said, “If that’s the case, then save the stone. It’s as worthless as the gold you’ve lost.” Bunu duyan komşu yerden bir taş alıp fırlatmış. Ardından, “ Eğer durum buysa, o zaman taşı biriktir. Kaybettiğin altın kadar değersiz.” demiş. Öfke kontrolü isimli kısa İngilizce hikayemiz sona erdi. İngilizce Türkçe hikayeler İngilizceni geliştirmek için harika bir yol. Daha fazlasını istersen, Open English İngilizce öğrenme platformuna şimdi kaydol! Kısa İngilizce Hikayeler The Boy Who Cried Wolf – Kurt Diye Ağlayan Erkek Çocuk Yalancı Çoban Once, there was a boy who became bored when he watched over the village sheep grazing on the hillside. To entertain himself, he sang out, “Wolf! Wolf! The wolf is chasing the sheep!” Bir zamanlar, tepede otlayan koyunlara bakarken canı sıkılan bir erkek çocuk varmış. Kendini eğlendirmek için “Kurt! Kurt! Kurt koyunu kovalıyor!” diye bağırmış. When the villagers heard the cry, they came running up the hill to drive the wolf away. But, when they arrived, they saw no wolf. The boy was amused when seeing their angry faces. Köylüler çığlığı duyunca kurdu kovmak için tepeye gelmiş. Fakat vardıklarında kurt görmemişler. Erkek çocuk onların sinirli suratlarıyla eğlenmiş. “Don’t scream wolf, boy,” warned the villagers, “when there is no wolf!” They angrily went back down the hill. “Kurt diye bağırma, çocuk!” diye uyardı köylüler, “Kurt yokken!”. Sinirli bir şekilde tepeden geri aşağı indiler. Later, the shepherd boy cried out once again, “Wolf! Wolf! The wolf is chasing the sheep!” To his amusement, he looked on as the villagers came running up the hill to scare the wolf away. Daha sonra, çoban çocuk bir kez daha bağırmış, “Kurt! Kurt! Kurt koyunu kovalıyor!” Eğlence için, köylüler kurdu korkutmak için tepeye doğru koşarken onları izledi. As they saw there was no wolf, they said strictly, “Save your frightened cry for when there really is a wolf! Don’t cry wolf’ when there is no wolf!” But the boy grinned at their words while they walked grumbling down the hill once more. Kurt olmadığını gördükleri anda, sert bir şekilde “Korku dolu çığlığını gerçekten bir kurt olması için sakla! Kurt yokken kurt’ diye haykırma!” dediler. Fakat onlar sinirle tepeden tekrar aşağı inerken çocuk onların sözlerine sırıttı. Later, the boy saw a real wolf sneaking around his flock. Alarmed, he jumped on his feet and cried out as loud as he could, “Wolf! Wolf!” But the villagers thought he was fooling them again, and so they didn’t come to help. Daha sonra, çocuk sürüsünün etrafında gizlice dolaşan gerçek bir kurt gördü. Panikle ayağa fırladı ve yapabildiği en yüksek sesle bağırdı, “Kurt! Kurt!”. Fakat köylüler onun yine dalga geçtiğini sandılar ve yardıma gelmediler. At sunset, the villagers went looking for the boy who hadn’t returned with their sheep. When they went up the hill, they found him weeping. Gün batarken, köylüler koyunlarını geri getirmemiş olan çocuğa bakmaya gittiler. Tepeye çıktıklarında, onu ağlarken buldular. “There really was a wolf here! The flock is gone! I cried out, Wolf!’ but you didn’t come,” he wailed. “Gerçekten bir kurt vardı! Tüm sürü gitti! Kurt diye çığlık attım ama siz gelmediniz.” diye ağladı. An old man went to comfort the boy. As he put his arm around him, he said, “Nobody believes a liar, even when he is telling the truth!” Yaşlı bir adam çocuğu teselli etmiş. Kolunu omzunu atıp, “Kimse bir yalancıya inanmaz, doğruyu söylediği halde!” demiş. Yalancı çoban hikayesini hepimiz biliyoruz. Anonim hikayenin tarihi çok eski. Reading yeteneğini geliştirmen için harika bir İngilizce kısa hikaye. Şimdi bu hikayedeki bilmediğin kelimelere çalışma zamanı… Unutma, İngilizceni geliştirmenin en kolay yolu her fırsatta İngilizce kullanmaya çalışmak… Daha fazla okuma yapmak, interaktif videolarla çalışmak, telaffuzunu geliştirmek ve ana dili İngilizce olan eğitmenlerle canlı ders yapmak istersen; Open English’te bunların hepsi seni bekliyoruz!
AnasayfaDERSLERHaberlerDuyurularHakkımızdaİletişimİçerik Ekle Senin gittiğin o yerlere ben de gittiydim. Bu filmi daha önce de seyrettiydim. İyileştiydi tekrar hastalandı. geniş zaman örnek cümleler Belirli Geçmiş Zamanın Hikayesi İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR "Su" kelimesi ile ilgili deyimler ve atasözleri 06 Nisan 2022 "iyi" kelimesiyle ilgili 10 örnek cümle [Türkçe - İngilizce] 18 Ekim 2021 "ne" kelimesiyle ilgili 10 örnek cümle [Türkçe - İngilizce] 18 Ekim 2021 Son Eklenenler YABANCILARA TÜRKÇE ÖĞRETİMİ SERTİFİKA PROGRAMI - Amasya Üniversitesi 28 Temmuz 2022 Türkçe A1 - alfabe - Harfler Samir Farfour 12 Haziran 2022 Türkçe A1 - Alfabe - Harfler ve Örnek Kelimeler Samir Farfour 12 Haziran 2022 Türkçe A1 - Alfabe - Ünlü Harfler Samir Farfour 12 Haziran 2022 Türkçe A1 - Alfabe - İnce Ünlüler Samir Farfour 12 Haziran 2022 Kelimeler, Örnek Cümleler "Su" kelimesi ile ilgili deyimler ve atasözleri 06 Nisan 2022 "iyi" kelimesiyle ilgili 10 örnek cümle [Türkçe - İngilizce] 18 Ekim 2021 "ne" kelimesiyle ilgili 10 örnek cümle [Türkçe - İngilizce] 18 Ekim 2021 "o - onu" kelimesiyle ilgili 10 örnek cümle [Türkçe - İngilizce] 18 Ekim 2021 "şey" kelimesiyle ilgili 10 örnek cümle [Türkçe - İngilizce] 18 Ekim 2021 Bu Ay Çok Okunanlar Türkçe A1 - alfabe - Harfler Samir Farfour YABANCILARA TÜRKÇE ÖĞRETİMİ SERTİFİKA PROGRAMI - Amasya Üniversitesi Türkçe A1 - Alfabe - Harfler ve Örnek Kelimeler Samir Farfour Türkçe A1 - İşaret Zamirleri Samir Farfour
İ N G İ L İ Z C E Z A M A N L A R ve Ö R N E K L E R İ 1 – PRESENT CONTINUOUS TENSE – ŞİMDİKİ ZAMAN POSITIVE + Subject + BE am is are + Verb-ING I am learning English in this site. / Bu sitede ingilizce öğreniyorum. NEGATIVE - Subject + BE NOT am not isn’t aren’t + Verb-ING I am not learning German in this site. / Bu sitede Almanca öğrenmiyorum. QUESTION ? BE am is are + Subject + Verb-ING ? Am I speaking English well? / Ben İngilizceyi güzel konuşuyor muyum? NEGATIVE QUESTION -? BE NOT isn’t aren’t + Subject + Verb-ING ? *Aren’t I speaking English well? / Ben İngilizceyi güzel konuşmuyor muyum? Isn’t he playing tennis at present? / Şu anda o tenis oynamıyor mu? Birinci tekil şahıs I öznesindeki kullanıma dikkat edin. Am not I degil Aren’t I olarak kullanılır. 2 – SIMPLE PRESENT TENSE – GENİŞ ZAMAN Olumlu, olumsuz ve soru şekillerini gösteren tablolar. POSITIVE + I, you, we, they + verb he,she,it + verbs She writes letters to her aunt. / O halasına mektup yazar. NEGATIVE- I, you, we, they+don’t verb he, she, it +doesn’t Verb I don’t like pork. / Domuz etini sevmem. She doesn’t work on Saturdays. / O cumartesi günleri çalışmaz. QUESTION? Do I, you, we, they + verb ? does he, she, it + Verb ? Do you go out in the evenings? / Akşamları dışarı çıkar mısın? Does it make noise? / O gürültü yapar mı? NEGATIVE QUESTION-? Don’t I, you, we, they + verb? doesn’t he, she, it + verb ? Don’t I tell the truth? / Ben gerçeği söylemez miyim? Doesn’t he lend you any money? / Sana hiç ödünç para vermez mi? 3 – SIMPLE PAST TENSE – Dİ’Lİ GEÇMİŞ ZAMAN. Olumlu, olumsuz ve soru şekillerini gösteren tablolar. POSITIVE + I, you, he, she, it, we, you, they + verb2 She wrote a letter to her aunt. O halasına bir mektup yazdı. They wanted to change the rules. Onlar kuralları değiştirmek istedi. NEGATIVE - I, you, he, she, it, we, you, they + didn’t verb1 I didn’t play well in the match. Maçta iyi oynamadın. It didn’t rain a lot on that day. O gün çok yağmur yağmadı. They didn’t want to believe this. Onlar buna inanmak istemedi. QUESTION ? Did I, you, he, she, it, we, you, they + verb1 ? Did I tell lies? Ben yalan mı söyledim? Did it snow here last week? Geçen hafta burada kar yağdı mı? NEGATIVE QUES. -? Didn’t I, you, he, she, it, we, you, they + verb 1? Didn’t I tell the truth? Ben gerçeği söylemedim mi? Didn’t it snow in winter? Kışın kar yağmadı mı? Didn’t they lend you any money? Sana hiç ödünç para vermediler mi? 4 – SIMPLE FUTURE TENSE GELECEK ZAMAN Olumlu, olumsuz ve soru şekillerini gösteren tablolar. POSITIVE + I, you, he, she, it, we, you, they + will + verb You will see who is right. Kimin haklı olduğunu göreceksin. She will call you tonight. O bu gece sana telefon edecek. They will accept our offer. Onlar teklifimizi kabul edecekler. NEGATIVE - I, you, he, she, it, we, you, they + will not won’t I won’t cheat you. Seni sizi aldatmayacağım. It won’t be so easy to do it. Onu yapmak pek kolay olmayacak. You won’t lend them any money. Onlara hiç borç para vermeyeceksiniz. QUESTION ? Will I, you, he, she, it, we, you, they + verb ? Will you break the rules? Kuralları bozacak mısın? Will they do us a favour? Bize bir iyilik yapacaklar mı? NEG-QUEST -? Won’t I, you, he, she, it, we, you, they + verb ? Won’t I tell the truth? Ben hakikatı söylemiyecek miyim? Won’t they lend you any money? Sana hiç ödünç para vermeyecekler mi? 5 – PAST CONTINUOUS TENSE ŞİMDİKİ ZAMANIN HİKAYESİ Olumlu, olumsuz ve soru şekillerini gösteren tablolar. POSITIVE / OLUMLU+ I, he, she, it + was + verb-ing / we, you, they + were + verb-ing I was drinking a cup of coffee. Ben bir fincan kahve içiyordum. It was raining cats and dogs. Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu. NEGATIVE / OLUMSUZ- I,he,she,it + was not wasn’tverb-ing / You,we,they + were not weren’t verb-ing I wasn’t watching TV when you came. Sen geldiğinde TV izlemiyordum. You weren’t playing tennis at da tennis oynamıyordunuz. It wasn’t raining when we arrived. Vardığımızda yağmur yağmıyordu. They weren’t obeying the rules. Onlar kurallara itaat etmiyorlardı. QUESTION / SORU ? Was I, he, she, it + verb-ing ? / Were we, you, they + verb-ing? Was I sleeping when you came home? Sen eve geldiğinde ben uyuyor muydum? Were you doing homework while I was sleeping? Ben uyuyorken sen ödev mi yapıyordun? Was he relaxing while we were working? Biz çalışıyorken o dinleniyor muydu? Was she having breakfast? O kahvaltı mı yapıyordu? Was it raining at 12 o’clock yesterday? Dün saat 12’de yağmur yağıyor muydu ? Were we watching the video when they came? Onlar geldiğinde biz video mu izliyorduk? Were you chatting about the current events? Güncel olaylar hakkında sohbet mi yapıyordunuz? Were they having dinner when we arrived? Biz vardığımızda onlar akşam yemeğini mi yiyorlardı? NEGATIVE QUESTION / OLUMSUZ SORU-? Wasn’t I, he, she, it + verb-ing ? / weren’t we, you, they + verb-ing? Wasn’t I telling the truth? Ben hakikatı söylemiyor muydum? Weren’t you having a rest? Sen dinlenmiyor muydun? Wasn’t he watching the match? O maç izlemiyor muydu? Wasn’t she drinking coffee? O kahve içmiyor muydu? Wasn’t it snowing then ? O zaman kar yağmıyor muydu? Weren’t we doing shopping at this time yesterday? Dün bu vakitte alışveriş yapmıyor muyduk? Weren’t you waiting for your friends? Siz arkadaşlarınızı beklemiyor muydunuz? Weren’t they washing the dishes? Onlar bulaşıkları yıkamıyorlar mıydı? 6 – BE GOING TO – YAKIN KESİN GELECEK ZAMAN Olumlu, olumsuz ve soru şekillerini gösteren tablolar. POSITIVE / OLUMLU + I + am going to + verb / he, she, it + is going to + verb / we, you, they + are going to + verb I am going to drink a cup of coffee. Ben bir fincan kahve içeceğim. Be careful! You are going to fall. Dikkat et! Düşeceksin. He is going to play tennis at the weekend. O hafta sonu tenis oynayacak. She is going to wait for you at the bus stop. O otobüs durağında seni bekleyecek. Look at the clouds! It is going to rain. Bulutlara bak! Yağmur yağacak. We are going to walk in the park. Biz parkta gezeceğiz. You are going to win the game. Oyunu kazanacaksın. They are going to listen to the weather broadcast on radio. Onlar radyodaki hava durumu tahminini dinleyecekler. NEGATIVE / OLUMSUZ - I+ am not going to + verb / he,she,it + isn’t going to + verb / You, we, they + aren’t not going to + verb I am not going to watch TV tonight. Bu gece ben TV izlemiyeceğim. You aren’t going to have shower. Duş almayacaksın. He isn’t going to come on time. O vaktinde gelmeyecek. She isn’t going to get angry with you. O sana kızmayacak. It isn’t going to rain today. Bugün yağmur yağmayacak. We aren’t going to work at the weekends. Biz hafta sonu çalışmayacağız. You aren’t going to listen to his insults. Onun hakaretlerini dinlemeyeceksin. They aren’t going to obey the rules. Onlar kurallara itaat etmeyecekler. QUESTION / SORU? Am I + going to + verb / Is + he, she, it + going to + verb ? / Are + we, you, they + going to + verb? Am I going to fall down? Ben düşecek miyim? Are you going to sleep? Sen uyuyacak mısın? Is he going to work late? Geç saatlere kadar çalışacak mı? Is she going to have coffee? O kahve alacak mı? Is it going to rain this afternoon? Bu öğleden sonra yağmur yağacak mı? Are we going to watch the video tonight? Bu gece video izleyecek miyiz? Are you going to talk about the current events? Güncel olaylar hakkında sohbet konuşacak mısınız? Are they going to have dinner in the restaurant? Onlar akşam yemeğini restorantta mı yiyecekler? NEGATIVE QUESTION / OLUMSUZ SORU -? Aren’t I + going to + verb / Is + he, she, it + going to + verb ? / Aren’t + we, you, they + going to + verb? Aren’t I going to tell the truth? Ben hakikatı söylemiyecek miyim? Aren’t you going to have a rest? Sen dinlenmiyecek misin? Isn’t he going to watch the match? O maçı izlemiyecek mi? Isn’t she going to drink coffee? O kahve içmeyecek mi? Isn’t it going to snow? Kar yağmayacak mı? Aren’t we going to do shopping? Alışveriş yapmayacak mıyız? Aren’t you going to wait for your friends? Arkadaşlarınızı beklemeyecek misiniz? Aren’t they going to wash the dishes? Onlar bulaşıkları yıkamıyacaklar mı? 7 – PRESENT PERFECT TENSE – YAKIN GEÇMİŞ ZAMAN Olumlu, olumsuz ve soru şekillerini gösteren tablolar. POSITIVE / OLUMLU + I, you, we, they + have verb3 / he, she, it + has verb3 I have been to Istanbul. Ben Istanbul’da bulundum. You have been late. Sen geç kaldın. He has washed his hair. O saçını yıkadı. She has cooked the meal. O yemeği pişirdi. It has been very cold. Hava çok soğuk oldu. We have had four test so far. Şimdiye dek dört test olduk. You have written the wrong number. Siz yanlış numara yazdınız. They have returned from abroad. Onlar yurdışından döndüler. NEGATIVE / OLUMSUZ- I, you, we, you, they + haven’t verb3 / he, she, it + hasn’t verb3 I haven’t been to Paris. Ben Paris’de bulunmadım. You haven’t given me the key. Sen bana anahtarı vermedin. He hasn’t broken his arm. O kolunu kırmadı. She hasn’t cleaned the room. O odayı temizlemedi. It hasn’t bit my leg. O benim bacağımı ısırmadı. We haven’t found a solution yet. Biz henüz bir çözüm bulamadık. You haven’t made any mistake. Siz hiç hata yapmadınız. They haven’t canceled the match. Onlar maçı iptal etmediler. QUESTION / SORU? Have I, you, you, they + verb3 ? / Has he, she, it, we verb3 ? Have I told you lies? Ben sana yalan söyledim mi? Have you finished your homework? Ödevini bitirdin mi? Has he lost his wallet? O cüzdanını kaybetti mi? Has she played tennis? O tenis mi oynadı? Has it rained for an hour? Bir saat boyunca yağmur mu yağdı? Have we paid our debts? Borçlarımızı ödedik mi? Have you ever been to Istanbul? Siz hiç Istanbul’da bulundunuz mu? Have they seen the film? Onlar filmi gördüler mi? NEGATIVE QUESTION / OLUMSUZ SORU-? Haven’t I, you, we, you, they + verb3 ? / Hasn’t he, she, it + verb3 ? Haven’t I told you the truth? Ben sana gerçeği söylemedim mi? Haven’t you read that book? Sen o kitabı okumadın mı? Hasn’t he played tennis with her? Onunla tenis oynamadı mı? Hasn’t she bought the present yet? O henüz hediyeyi almadı mı? Hasn’t it snowed since I came in? İçeri girdiğimden beri kar yağmadı mı? Haven’t we studied hard for the exam? Sınav için yoğun çalışmadık mı? Haven’t you told her the truth? Ona gerçeği anlatmadın mı? Haven’t they lent you any money? Sana ödünç para vermediler mi? 8 – PAST PERFECT TENSE – MİŞ’Lİ GEÇMİŞ ZAMAN Olumlu, olumsuz ve soru şekillerini gösteren tablolar. POSITIVE / OLUMLU+ I, you, we, they + had verb3 / he, she, it + had verb3 I had eaten the cake before the tea was served. Çay servisi yapılmadan önce keki yemiştim. You had been late. Sen geç kalmıştın. After he had studied hard, he passed the exam. Sıkı çalıştıktan sonra sınavı geçti. She had cleaned the room before the guests came. Misafirler gelmeden önce odayı temizlemişti. It had rained all day. Bütün gün yağmur yağmıştı. After we had played the game, we went to the beach. Oyun oynadıktan sonra plaja gittik. You had promised me to do it before I gave it to you? Onu sana vermeden önce sen bana onu yapmaya söz vermiştin. They had gone out before we came. Biz gelmeden önce onlar dışarı çıkmışlardı. NEGATIVE / OLUMSUZ- I, you, we, you, they + hadn’t verb3 / he, she, it + hadn’t verb3 I hadn’t locked the door. Kapıyı kilitlememiştim. After you had your dinner you didn’t drink the medicine. Akşam yemeğini yedikten sonra ilacını içmedin. He hadn’t had lunch with us. O bizimle birlikte öğle yemeğini yememişti. She hadn’t cleaned the room. Odayı temizlememişti. It hadn’t eaten the bone. Kemiği yememişti. We hadn’t played the match very well. Biz maçı çok iyi oynamamıştık. You hadn’t told us the truth. Siz bize doğruyu söylememiştiniz. They hadn’t studied hard. Onlar sıkı çalışmamışlardı. QUESTION / SORU? Had I, you, you, they + verb3 ? / Had he, she, it, we verb3 ? Had I brought the key with me? Ben anahtarı yanımda getirmiş miydim? Had you taken the pill before you went to bed? Yatmadan önce hapı içmiş miydin? almış mıydın? Had he smoked inside before we came? Biz gelmeden önce içeride sigara içmiş miydi? Had she thought that before he told her? Ona söylemeden önce o onu düşünmüş müydü? Had it drunk the poison? Zehiri içmiş miydi? Had we fulfilled all our responsibilities? Biz tüm sorumluluklarımızı yerine getirmiş miydik? Had you book a double room before you came? Siz gelmeden önce iki kişilik bir oda ayırtmış mıydınız? Had they canceled the exam before the candidates came? Adaylar gelmeden önce sınavı iptal etmişler miydi? NEGATIVE QUESTION / OLUMSUZ SORU-? Hadn’t I, you, we, you, they + verb3 ? / Hadn’t he, she, it + verb3 ? Hadn’t I locked the door? Ben kapıyı kilitlememiş miydim? Hadn’t you taken the pills? Sen hapları içmemiş miydin? almamış mıydın? Hadn’t he turned off his mobile phone before the meeting started? Toplantı başlamadan önce o cep telefonunu kapatmamış mıydı? Hadn’t she passed the exam? O sınavı geçmemiş miydi? Hadn’t it caught the rat? O fareyi yakalamamış mıydı? Hadn’t we won the match? Maçı biz kazanmamış mıydık? Hadn’t you sold the house to them? Evi onlara satmamış mıydınız? Hadn’t they paid the debts? Onlar borçlarını ödememişler miydi? 9 – PRESENT PERFECT CONTINUOUS TENSE –MEKTE -MAKTA Olumlu, olumsuz ve soru şekillerini gösteren tablolar. POSITIVE / OLUMLU+ I, you, we, they + have been verb-ing? / he, she, it + has been verb-ing? I have been reading a magazine. Bir dergi okumaktayım. You have been watching TV since morning. Sabahtan beri TV seyretmektesin. He has been studying English for two years. O iki yıldır İngilizce çalışmakta. She has been making a cake for her birthday. Doğum günü için kek yapmakta. It has been raining. Yağmur yağmakta. We have been playing tennis. Biz tenis oynamaktayız. You have been talking on the phone for half an hour. Yarım saattir telefonda konuşmaktasın. They have been working hard. Onlar yoğun çalışmaktalar. QUESTION / SORU? have + I, you, we, they + been + verb-ing? / has + he, she, it + been + verb-ing? Have you been reading a magazine? Dergi mi okumaktasın? Has he been studying English for two years? O iki yıldır İngilizce mi çalışmakta? Has she been making a cake for her birthday? Doğum günü için kek mi yapmakta? Has it been raining? Yağmur mu yağmakta? Have you been playing tennis? Tenis mi oynamaktasınız? Have they been working hard? Onlar yoğun mu çalışmaktalar? NEGATIVE / OLUMSUZ- I, you, we, they + haven’t been + verb-ing / he, she, it + hasn’t been + verb-ing I haven’t been reading a magazine. Ben bir dergi okumamaktayım. You haven’t been watching TV since morning. Sabahtan beri TV seyretmemektesin. He hasn’t been studying English for two years. O iki yıldır İngilizce çalışmamakta. She hasn’t been making a cake for her birthday. Doğum günü için kek yapmamakta. It hasn’t been raining. Yağmur yağmamakta. We haven’t been playing tennis. Biz tenis oynamamaktayız. You haven’t been talking on the phone for half an hour. Yarım saattir telefonda konuşmamaktasın. They haven’t been working hard. Onlar yoğun çalışmamaktalar. 10 – PAST PERFECT CONTINUOUS TENSE – MEKTEYDİ -MAKTAYDI Olumlu, olumsuz ve soru şekillerini gösteren tablolar. POSITIVE / OLUMLU+ I, you, we, they, he, she, it + had been + verb-ing I had been reading a magazine. Bir dergi okumaktaydım. You had been watching TV since morning. Sabahtan beri TV seyretmekteydin. He had been studying English for two years. O iki yıldır İngilizce çalışmaktaydı. She had been making a cake for her birthday. Doğum günü için kek yapmaktaydı. It had been raining. Yağmur yağmaktaydı. We had been playing tennis. Biz tenis oynamaktaydı. You had been talking on the phone for half an hour. Yarım saattir telefonda konuşmaktaydın. They have been working hard. Onlar yoğun çalışmaktaydılar. QUESTION / SORU? had + I, you, we, they, he, she, it + been + verb-ing? Had you been reading a magazine? Dergi mi okumaktaydın? Had he been studying English for two years? O iki yıldır İngilizce mi çalışmaktaydı? Had she been making a cake for her birthday? Doğum günü için kek mi yapmaktaydı? Had it been raining? Yağmur mu yağmaktaydı? Had you been playing tennis? Tenis mi oynamaktaydınız? Had they been working hard? Onlar yoğun mu çalışmaktaydılar? NEGATIVE / OLUMSUZ-; I, you, we, they, he, she, it + hadn’t been + verb-ing I hadn’t been reading a magazine. Ben bir dergi okumamaktayıdım You hadn’t been watching TV since morning. Sabahtan beri TV seyretmemekteydin. He hadn’t been studying English for two years. O iki yıldır İngilizce çalışmamaktaydı. She hadn’t been making a cake for her birthday. Doğum günü için kek yapmamaktaydı. It hadn’t been raining. Yağmur yağmamaktaydı. We hadn’t been playing tennis. Biz tenis oynamamaktaydık. You hadn’t been talking on the phone for half an hour. Yarım saattir telefonda konuşmamaktaydın. They hadn’t been working hard. Onlar yoğun çalışmamaktaydılar. NEGATIVE QUESTION / OLUMSUZ SORU-?; hadn’t + I, you, we, they, he, she, it + been + verb-ing? İngilizce Zamanlar konusunda görüşlerinizi yazarsanız seviniriz.
geçmiş zaman ile ilgili ingilizce hikayeler