y9oVhXh. Solunum cihazına bağlı hasta iyileşir mi?Ventilasyon cihazına bağlı kalınan süre uzadıkça hastada ölüm oranı ve ciddi komplikasyon gelişme olasılığı artar. Fakat hastalığı tedavi edilen ve uygun zamanda entübasyonu sonlandırılan hastalarda, entübasyona bağlı komplikasyonların tamamen geri döndürülebilmesi genellikle cihazına bağlı hasta neden uyutulur?Hastaya ait özellikler değerlendirilerek ağrı kesici ve sakinleştirici ilaçlar verilir. Beyni ilgilendiren bazı koşullarda ise, beyin fonksiyonlarını dinlendirmek ya da hastanın kendi solunum çabalarının yapay solunum cihazıyla çatışmaması için hastalar ilaçlar yoluyla daha derin cihazına bağlı hasta nasıl beslenir?Hasta solunum cihazına bağlı olma gibi çeşitli nedenlerle ağızdan gıda alamıyorsa, beslenme ağız dışı diğer yollardan sağlanır. İlk tercih edilen yol burundan mideye takılan bir tüp Nazogastrik Tüp ile sağlanan beslenme yöntemidir. Bu süreçte hazırlanan ürünlerden uygun olanı hasta nasıl uyandırılır?Daha sonra Anestezist tarafından, hastanın nefes borusuna yerleştirilen bir tüp sayesinde, hastaya oksijenle karıştırılmış olarak anestezik gazlar verilir. Bu gazlar verildiği sürece anestezi devam eder, kesildikten kısa bir süre sonra anestezi sonlanmış olur ve hasta hastalardan iyileşen var mı?Entübe hasta iyileşir mi? Entübasyon koronavirüs sürecinde pek çok kişi tarafından olumsuz düşünülse de, entübasyon hastaların nefes alıp vermesini kolaylaştıran, tedaviye yardımcı bir işlemdir. Entübe hasta hayata giren hasta ne kadar yaşar?Bitkisel hayat; Koma sonrasında hastanın uyanıklığa dönmesine rağmen bilişsel işlevlerini tümüyle yitirmesi durumu Beyin sapının sağlam kaldığı, yaygın bilateral serebral lezyonlarında görülür Üç yıl içinde ölüm riski % 75'in bakımda bilinci kapalı hasta ne demek?Bilinci kapalı ifadesi ile anlatılmak istenen kişinin beyninin normal faaliyetinin durması ve hiçbir uyarıya yanıt vermemesi halidir.
Bayık, bu durumun hayatı tehdit edebilecek sonuçlar doğurabileceğini bildirdi. Prof. Dr. Bayık yaptığı yazılı açıklamada; normalde damar içinde sıvı şekilde dolaşan kanın, bir yaralanmayı takiben damar dışına çıkarak pıhtılaştığını belirterek, "Kanın damar içinde sıvı, dışında pıhtı oluşturacak şekilde bulunması, onu sıvı halde tutan proteinlerle pıhtı oluşmasına neden olan proteinler arasındaki denge sayesinde olur. Bu dengenin bozulması sonucunda derin ven trombozu meydana gelir" diye konuştu. Bayık, pıhtı oluşmasının nedenlerini şöyle açıkladı "Uzun süre hareketsiz kalma uzun süren yolculuklarda hep aynı pozisyonda hareketsiz oturma, büyük ameliyatlar, yatalaklık hali, felç geçirilmesi nedeniyle kanın özellikle bacak damarlarında göllenmesi. Kanser nedeniyle damarların bozulması. Şişmanlık. Travmalar sonrasında damarların zedelenmesi veya damar içine yerleştirilen kataterlerin damar duvarında oluşturduğu zedelenmeler. Gebelik ve doğum sonrası dönemde çeşitli nedenler. Kalıtsal olarak pıhtı oluşmasına eğilimi olanlarda doğum kontrol hapları kullanılması. Bağışıklık sisteminin, üzerinde pıhtı oluşan bazı yüzeyleri yabancı tanıyarak bu yüzeylere saldırısı antifosfolipid sendromu. Kalıtsal pıhtılaşma bozuklukları." Prof. Dr. Mahmut Bayık, toplardamarların, organlarda dolaşan kanı temizlenip tekrar pompalanmak üzere kalbe taşıyan damarlar olduğunu belirterek, bu damarların içinde pıhtı oluşunca, kanın, tıpkı önüne baraj çekilmiş nehir gibi, geriye doğru göllenip, damar dışına çıkabileceğini söyledi. Tıkanıklığın yerine göre kol, bacak ya da uyluğun şişeceğini, ağrıyacağını ve renginin kırmızılaşacağını ifade eden Bayık, bu olay iç organların toplardamarlarında olursa bu organların içinde göllenen kanın, organların görevini yapmasına engel olduğunu belirtti. Bayık, "Bu tür bir tıkanıklık, örneğin gözde olursa görme bozukluklarına, beyinde olursa baş ağrıları ve çeşitli sinir sistemi bozukluğuna neden olur. Bu hastalarda olaydan şüphelenilmesi halinde kanda pıhtı oluşumunu ölçen testler, damarlarda tıkanıklığı gösteren venografi, venöz doppler ultrasonografi gibi testlerle tanı konur" dedi. Kalp ve akciğer damarlarında tıkanıklık Prof. Dr. Bayık, toplardamar tıkanıklığı olanlarda, pıhtı büyük bir damarın içinde yerleşmişse, damarı açılmayacak şekilde tıkamışsa ve bu tıkanıklık tedaviye rağmen açılmıyorsa, hasta organda varisler ve dolaşım bozukluğuna bağlı kalıcı bozukluklar olabileceğini söyledi. Bayık, "En korkulan problemlerden biri ise pıhtının yerinden kopup dolaşıma katılması ve önce kalbe oradan da akciğere giderek akciğer damarlarını tıkamasıdır. Buna akciğer embolisi pulmoner emboli denir. Hastada ani gelişen solunum yetmezliği, göğüs ağrısı, öksürük, kalp yetmezliği bulguları olabilir. Tıkanıklık çok ve büyük damarlarda ise ölüme yol açabilir" diye konuştu. Tedavi Prof. Dr. Mahmut Bayık, toplardamarda pıhtı olduğu zaman bu pıhtının daha da büyümemesi için kanın pıhtılaşma fonksiyonunu bozan ilaçlar kan sulandırıcılar verdiklerini belirtti. Bayık, bu ilaçların verilme süresinin, damardaki tıkanma, bu tıkanıklığı oluşturan olayın ciddiyeti ve tıkanıklığın olduğu yerin hayati önemi göz önüne alınarak 6 ay ile yaşam boyu arasında değiştiğini söyledi. Tıkalı damarın tekrar açılabileceğini ve pıhtının zaman içinde eriyebileceğini ifade eden Bayık, kan sulandırıcı ilaçların kanı sulandırma derecelerinin sürekli olarak takip edilmesi ve ilaç dozlarının ayarlanması gerektiğine dikkati çekti.
Türkiye'de corona virüsü teşhisi alan ilk hastalardan biri de 73 yaşındaki Oğuz Peker oldu. 5,5 aylık tedavisinin 4 ayını kesintisiz olarak yoğun bakımda geçiren Peker, coronayı yenmeyi başardı. Peker kendine geldiğinde ise ilk olarak "Trafik kazası mı ge Türkiye'de corona virüsü teşhisi alan ilk hastalardan biri de 73 yaşındaki Oğuz Peker oldu. 5,5 aylık tedavisinin 4 ayını kesintisiz olarak yoğun bakımda geçiren Peker, coronayı yenmeyi başardı. Peker kendine geldiğinde ise ilk olarak "Trafik kazası mı geçirdim? Neden herkes maskeli?" sorularını ilk kez 11 Mart’ta corona virüsü ile ilgili kamuoyuna resmi açıklama yapıldıktan bir gün sonra Oğuz Peker’in sağlığı bozulmaya başladı. Başlangıçta yoğun halsizlik ve sürekli uyuma isteği dışında dışında sorun yaşamayan Peker, sesi boğulmaya ve genel durumu da kötüye gitmeye başlayınca, 11 günün sonunda hastaneye Mart’ta Özel bir hastaneye getirilen Oğuz Peker’e akciğerde buzlu cam görüntüsünden corona virüsü teşhisi konuldu. Hastaneye yatırılan Peker, iki gün sonra da yoğun bakıma alındı ve 125 günlük tedavisi başladı.“KORKUNÇ BİR BELİRSİZLİK İÇİNDEYDİK”Balarının corona virüsü teşhisi alacağını tahmin etmediklerini söyleyen kızı Özge Peker süreci şöyle anlattı“Babamı hastaneye getirirken bu kadar uzun ve sancılı bir sürecin bizi beklediğinden haberimiz yoktu. Babamla bir anda iletişimimiz tamamen kesilmişti, anlatılamayacak kadar zor günlerdi. Ülkemiz Covid-19 ile tek tük karşılaşmış, hiç örnek vaka yoktu. Korkunç bir belirsizlik içerisine girmiştik; sadece doktorlardan gelen direktifler doğrultusunda ailece umutla ama yoğun bir korkuyla bekledik.”Bu süreçte kendisinde ve annesinde de belirtiler görülmeye başladığını ve ayrı evlerde karantinada kaldıklarını belirten Özge Peker, babalarını 2 ay hiç göremediklerini tükenmeye başladığı günlerde immün plazma tedavisi haberlerinin kendilerinde çok büyük umut olduğunu belirten Özge Peker “Ama hangi tedavi ile iyileşti onu bilemiyoruz. Tek bildiğim babamı yaklaşık 2 ayın sonunda yoğun bakım camının arkasında uyutulur vaziyette ilk gördüğümde tarifsiz duygular içerisindeydim.” DHACORONA TÜM ORGANLARDA AŞIRI TAHRİBATA YOL AÇMIŞAkciğerleri, karaciğeri, böbrekleri başta olmak üzere çoklu organ yetmezliğine yol açarken, boğazından delik açılarak tedavisi devam edildi. Yoğun bakım servisindeki tedavide hemofiltrasyon ve çıkışa yakın dönemde ise hemodiyaliz tedavisi görmeye bakımda geçen kesintisiz 4 ayın sonunda nihayet 28 Temmuz’da servis odasına çıkarılırken, ailesinde bayram sevinci yaşanıyordu. Dört aydır yoğun bakımda yatıyor olması nedeniyle kas zayıflamasına bağlı olarak el kol hareketleri ve yürümesi de çok kısıtlanmış olan Oğuz Peker’e servis odasında tedavisinin yanı sıra fizik tedavi uygulanmaya 10 gün sonra kas yırtığına bağlı iç kanama sonucu durumu ağırlaştığından 7 Ağustos’ta yeniden yoğun bakıma alındı. Bu kez 4 gün yoğun bakımda kalan Peker, 11 Ağustos’ta yeniden servis odasına çıkarıldı.“TRAFİK KAZASI MI GEÇİRDİM?! NEDEN HERKES MASKELİ?”11 Ağustos’tan itibaren yaklaşık 1 aydır servis odasında tedavisine devam edilen ve durumu her geçen gün iyiye giden Oğuz Peker’in nöroloji, nefroloji, enfeksiyon ve yoğun bakım hekimlerinin multidisipliner takibinde tedavisi devam tedavilerinin yanında fizik tedavi de gören Peker’e doktorları survivor’ diyor. Yeniden dünyaya gelmiş gibi hissettiğini söyleyen 73 yaşındaki Oğuz Peker ise gözlerini bambaşka’ bir dünyaya açmanın şaşkınlığını yaşadığını belirterek, kafasında birçok soruyla yeni dönemi anlamaya kendine ilk geldiğinde “Trafik kazası mı geçirdim, bana ne oldu? Neden herkes maskeli?” diye sorular sorduğunu, tüm bunların nedeninin corona virüsü enfeksiyonu olduğunu öğrendiğinde inanamadığını 5,5 ay sonra taburcu olan Oğuz Peker, tedavisi için mücadele eden doktorlarına da teşekkür BAKIM SORUMLUSU PROF. DR. LÜTFİ TELCİ “ZORLU SÜRECİ EKİPÇE BAŞARDIK”Yoğun Bakım Sorumlusu Prof. Dr. Lütfi Telci de, Oğuz Peker’in son derece zorlu geçen yoğun bakım sürecini başarıyla tamamladıklarını, ekip olarak sağlığına kavuşturmuş olmanın mutluluğunu yaşadıklarını belirterek o günleri şöyle anlatıyor“Pandeminin başlarında “immun plazma” önerisi yapıldığında, “immun plazma” henüz üretilmemişti. Oğuz Beyin yakınları ile bu tedavinin beklentilerini tartışmıştık. Oğuz Bey de sanırım Türkiye’de ilk immun plazma tedavisi yapılan hastalardan biri oldu. İki kez “immun plazma” verdik. Tedavinin yararlı veya zararlı olduğuna ilişkin bir bilgilendirme yapmadık. Zira ilk kez uygulanıyordu.”Peker’in tedavi sürecinin her gününde zorluklarla karşılaştıklarını belirten Telci, “Bugün başta Yoğun-Bakım ekibimiz olmak üzere hastanemizin tüm hekimleri ve hemşirelerinin nitelikli ve özverili çabaları, ayrıca ailesinin sonsuz destekleriyle Oğuz beyi sağlıkla taburcu etmenin tarifsiz mutluluğunu yaşıyoruz.” dedi. sözcü
Medical Park Bahçelievler Hastanesi Yoğun Bakımlar Koordinatörü Dr. Kadir Doğruer; yoğun bakımla ilgili sorularımızı yanıtlamaya devam ediyor. Derin komadaki hasta konuşulanları duyabilir mi?Derin komadaki birinin hiçbir şeyi fark etmediği fikri doğru değil. Derin komadaki biri kesinlikle birçok şeyi algılar. Onların yanında kötü şeyler konuşmamalıyız. Onların uyanmasını sağlayacak destekler vermeliyiz. Onlarla güzellikleri, heyecanları, umutları ve beklentileri hastayı istemediği durumlara rastlıyor musunuz?Hastayı sevmiyorsanız, ondan korkuyorsanız, “Ona nasıl bakarım?” diyorsanız iyileşmesi ya da kaliteli iyileşmesi çok zor. Çünkü hasta dönmeyecektir, küskün kalacaktır. Bazen yaşlı diye hastayı istemiyorlar. Hatta şok olmuştum ama bir anne-babanın sorunlu’ diye kızını istemediğini bile gördüm. Bu dramların ortasında kalmak çok büyük bir saatlerinde bazı yakınların, yatan hastalarına sanki ölmüşler gibi ağıtlar yakması da var. Burada kültür birikimleri devreye giriyor. Geleneksel kültürümüz buna zaten meyilli ve eğitimimiz de eksik. O nedenle tepkilerimizi ifade edebilecek bir yol bulamadığımızda ağlamak, bağırmak ve ağıt yakmak noktasına hasta da küsecek ve “Gitmeliyim ki, rahat etsinler” diye düşünecek.“GEREKSiZ YERE UMUT VERiLMEMELi”Yoğun bakım hekimleri hasta yakınlarına net şeyler söylemekten genellikle kaçınır. Çünkü biz matematiksel bir iş yapmıyoruz. Şu an söylediğimiz bir şey az sonra farklı bir kulvara girebilir. Yuvarlak konuşmayı tercih ederiz. Yoğun bakımda olan hasta, hayatı tehlikede olan hastadır. Ölümle cebelleşen hastanın yakınlarına, “Hastanız çok iyi, hayati tehlikesi yok” dersem, gerçek olmayan bir umut vermiş olurum ki, bu da etik açıdan çok yanlış.“ZiYARET SAATLERiNE UYULMALI”Hasta yakınlarını belli gün ve saatlerde yoğun bakımlara almak zorundayız. Gönlümden geçen çok daha uzun süre yanlarında kalabilmeleri. Ancak bu çok fazla personelin çalışmasını gerektiriyor. Her giriş çıkış, büyük zaman durumda başka bir kadronun ortaya çıkması gerekiyor. Psikologlar, psikoterapistler, sosyal iletişimciler gibi. Bu da çok mümkün olmadığı için hastaların ziyaretçilerle görüşmesi kısıtlı.“ENFEKSiYON KÂBUSU”Yoğun bakım enfeksiyonu, ülkemizde ve bütün dünyada yaygın bir sorun. Şu anda yoğun bakım hekimlerinin en çok savaştığı konuların başında geliyor. Yoğun bakımda yatan hastanın mevcut durumu, bağışıklık sistemini baskılar. Yoğun bakımlar, her türlü enfeksiyonun gelişmesine yatkın ortamlar. Bu ortamda yakalanılan enfeksiyonlar, şiddetli hatta ölümcül olur. Tedavileri de çok zordur.“GEREKSiZ ANTiBiYOTiK KULLANIMI iŞiMiZi ZORLAŞTIRIYOR”Bilinçsiz antibiyotik kullananlar, yoğun bakım esnasında daha çok enfeksiyonla karşılaşır. Çünkü enfeksiyonlar artık antibiyotiklerin çoğunu tanır, onlara karşı antrenmanlıdır. Elimizdeki silahlar azalmıştır. O yüzden antibiyotik kullanırken dikkatli olun.
Sonbaharın gelişiyle koronavirüs salgınında tablo değişti, yaz aylarında daha çok orta yaş grubu yoğun bakıma ihtiyaç duyarken şimdi 60 yaş üzeri kişiler yoğun bakıma alınıyor. Koronavirüs vaka sayılarında artış sürüyor. Bu artışta dikkat çeken ayrıntı ise yaşlı hasta oranında görülen yükseliş. Ekim başından itibaren yaşları 60-65 yaş üzeri kronik hastalığı olanların yoğun bakıma ihtiyacı artıyor. Hastalığı hafif geçirdiğini düşünenler bir anda kendilerini yoğun bakımda bulabiliyor. Yoğun Bakım Uzmanı Doç. Dr. Fethi Gül, özellikle son 3 haftada hem hasta sayısında hem hastaneye başvuran sayısında hem de yoğun bakım hasta sayısında artış olduğunu dile getirdi. Aile içi bulaş Gül’e göre artışın en önemli sebebi aile içi temasa dikkat edilmemesi “Yazın özellikle genç nüfus hasta sayısında artış olduğunu görmüştük. Daha sonra genç hasta yaşlı ve kronik hastalara bulaştırmaya başladı.” Yoğun bakımdaki hastaların çok zorlü süreçler geçirdiğine işaret eden Gül şunları anlattı “Bu hastalardaki en büyük sorun oksijene olan gereksinim. Mümkün olduğu kadar solunum cihazına geç dönemde geçmeye çalışıyoruz. Ancak solunum cihazı ihtiyacı olan hasta sayısı da az değil. Beslenememe öksürememe onun dışında bağırsak problemleri gibi majör problemlerle karşılaşıyoruz.” "Bir anda ağır hastalık altında bulabiliriz kendimizi" Gül hastalığın kodlarının hala tam olarak çözülemediğini bunun için önlemlere tam olarak uyulması gerektiğini vurguluyor “Yoğun bakım ve ağır hasta sayılarının yüksek olmasına rağmen ölüm oranlarının ilk zamanlardaki gibi yüksek olmadığını söyleyebiliriz. Bu bize aslında çok güvence vermemeli. Bir anda ağır hastalık altında bulabiliriz kendimizi. " Haber Fatma Demir TURGUT Kamera Ahmet Burak KARAAHMETOĞLU 0250 0144 0134 0050 0202 COVID-19 ve mevsimsel hastalıklar arasındaki benzerliklere dikkat Yükleniyor lütfen bekleyiniz
yoğun bakımdaki hasta neden şişer